11. Bölüm’den Alıntı:
“Veda nedir bilmem ben.”
Kelimeler dudaklarımdan çıktığı anda çoktan yüreğimin bir köşesinde heyelan başlamış, beni enkaz altında bırakmıştı bile.
“Vedayı her insan bilir, Umay. Bebekken annen bir diğer odaya geçtiğinde öğrenirsin vedayı. Senden gitmemesi için ağlarken öğrenirsin; sonra elinde biberonla gelirken ödülünden çok annene kavuşma arzusuyla ağlamayı kesersin.”
Onda olan bakışlarım odağını kesmedi.
“Özünde var olanı görmek zordur. Veda da insanın özündedir işte...”
“İnsanın özü de sana verilenlerle doğar. Bana hiçbir zaman veda etme lüksü verilmedi. İlk evden kovulduğumda kendimi sokağın ortasında bulduğumda anladım.”
Dudaklarımın arasından ruhsuz, fısıltılı bir gülüş kaçtı.
“Kardeşlerimi şehit verdim, veda edemedim. Her şehitliğe gittiğimde bir kere daha anlarım. 18’ime geldiğim an evden çıkıp giderken odama bile veda etmedim. Özümde olan yüreğime çıkmadıkça onu bilemem, veda etmek çok derinde, yakalayamadığım kadar derinde...”