Nefes almakla geçen zamanları yaşamaktan sayıyorlar, oysa hiç biri farkında değil yaşayan bedenlerimizin içine hapsettiğimiz ruhlarımızın çoktan öldüğünün. Ben artık bunun farkındayım ve ruhumun bu hapishanede daha fazla boğulmasını istemiyorum.
Yaşadığım şeyler çoğu insanın yaşadığından zor ve daha büyük bir çoğunluğundan da kolaydı aslında. Hiç anlatmadığım ve anlatamadığım birçok yüküm var omuzlarımda. Şimdi anlatsam da, bir önemi yok artık. Bedenim fazlasıyla kirletildi yabancı eller tarafından ve bir şekilde o kirli eller ruhumu yaraladı ve hatta parçalara ayırdı. Anlatmak istediğim ama içime atıp, ruhumu kaosa sürükleyen birçok acıya sahibim. Eğer anlatsaydım belki bu gün bunları yazmama gerek kalmazdı, bilmiyorum. Ama şu an bulunduğumuz durum bu. Bunu yazdıktan birkaç saat sonra kendimi yüksek bir binanın tepesinden özgürlüğüme bırakacağım. Bunun için gerçekten sabırsızlanıyorum.
İnanır mısınız, cennet-cehennem ya da bizlere sunulan diğer vaadler ile tehditler biraz bile olsun umurumda değil. Koca bir boşlukta, en dipsiz karanlıkta kalacağını da bilsem ruhumun bundan vaz geçmeye niyetim yok. Çünkü dediğim gibi, bu hayat beni fazlasıyla yordu ve kirletti. Bir bataklığın içinde boğuluyorum sanki ve eğer kendimi buradan çıkaramıyorsam –ki bunu gerçekten çok fazla denedim–batmaya devam ederken cansız olmayı tercih ederim. Bu yüzden, bu yaptığım şeyin bir intihar olarak düşünülmesini istemiyorum, özellikle de ailem tarafından. Hayatımın en mutlu gününü yaşıyorum şu an, çünkü biliyorum biraz sonra bütün her şey bitecek ve ben sonunu bilmediğim bir yolculuğa başlayacağım. Belki de var olmayan bir yolculuğun hayaliyle kandırıyorumdur kendimi, kim bilir?