kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
elinin arkasında güneş duruyordu
aylardan kasımdı üşüyorduk
ağacın biri bulvarda ölüyordu
şehrin camları kaygısız gülüyordu
her köşe başında öpüşüyorduk
sisler bulvarı’nda öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
bulvar durağında düşeceğim
gözlüklerim kırılacaklar
sen rüyasını göreceksin
çığlık çığlığa uyanacaksın
sabah kapını çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce taş kesileceksin
nasıl yapıyor bilmiyorum bir türlü aklım almıyor
beyoğlu’ndan st-placide’e çıkıyor basmane’den passy’e
izmir’de 15945’ten soruyorsunuz gitti diyorlar
istanbul’da siyasi polis bile adresini bulmamış
göğsüne yeşil mürekkeple margot’nun gözleri oyulmuş
her gittiği yere bir tutam sigarillo dumanı götürecek
margot’nun paketinden bir siyah götürecek kusuk siyah
kendine geceler boyamak için izmir’de istanbul’da