Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun,kirli ve umutsuz geçmişim,
Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim.
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,biraz daha fazla sevdiğim,biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven,rastgele bir ilişki gibi başlayıp,günden güne hayatıma yayılan,büyüyüp kök salan,benliğimi kavrayıp,varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim,
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim.
O gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını.
Aramızda düşman gibi duran zamanı.
O gün anlamalıydım..
Benim sana erken,senin bana geç geldiğini.
Döndüğünde kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalan arkadaşlığımıza.
Adımlarımız tutuk,yüreğimiz çekingen,dilsizler gibi bakışıyorduk.
Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.
Zamanla gözlerimiz açıldı,dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.
Gittin.
Şimdi bir mevsim değil koca bir hayat girdi aramıza.
Biliyorum,ne sen dönebilirsin artık,ne de ben kapıyı açabilirim sana.
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz.Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca.
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden?
Bizden,ikimizden.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
O boşluk dolar elbet yaralar kabuk bağlar,sızılar diner,acılar dibe çöker.
O boşluk doldu sanırsınız.
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.
Benim senden,senin benden habersiz alıp verdiklerini,kim bilebilir ikimizden başka?
Ağır ve acı tanıklıklardan geçerek geldim.
Acı çekecek yerlerimi yok etmeden acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
Dönüp ardıma bakıyorum.
Yoksun sen...