bir gökkuşağının devrildiğini duyuyorum, çünkü görmekle ilgili problemlerim var; yalnızca önümdeki duvar, sekiz metrekare, yalnızca üstündeki hırdavat, ederi on sekiz, saydım, saydım, tam milyon kere. onu da saydım milyona kadar ve ederi hâlâ bir duvar, ne ona bakan surat ne de surata bakan duvar değişmiyor.
burası sadece bir gezegen, o kadar.
fakat şimdi yükselmekten arta kalan o tahammülsüz huzuru yaşıyorum. elimde tuttuğum metal bardağın genleşme kat sayısı kadar gevşiyorum. boğazımdan geçen son tadın bu değil, belki de tükürüğünün olmasını istiyorum. ve aynı yalanı bu söz ile beraber on sekizinci kez söylüyorum, canım acımıyor çünkü on sekizinci kez ölüyorum.