"şu gördüğün gökte yüzyıllarca süregelen birikmiş tonlarca acı vardır. herkesin acısı farklıdır. kiminin ki kalp,kiminin ki ruh kiminin ki iyileşebilecek olan bedenen acılar. kimse mutlu değil bayan R,çünkü her kafanı kaldırdığında göğe uçsuz bucaksız maviliği görür harelerin. ve yıldızlar...
gün batımında ortaya çıkan maviliğin yerini siyahlığın aldığında,ay ve yıldızlar da yer edinir siyahlığın esir aldığı gökte. neden insanlar geceyi gündüzden daha çok sever bilir misin? çünkü gündüz ruhuna sıkışmış sancıların geceleri ortaya çıkar,yalnız kaldığında. içerilerinde kopan kasırgaları yağmur edâsıyla düşer gözyaşı olarak. bilirsin,acılarını azaltma şeklidir,gözyaşlarımız.
ve bizlerin de göğe astığımız,sakladığımız vâveylalarımız var.
bizim bayan R yıldızlar kadar iyileşmek zorunda bırakıldığımız yaralarımız var ve son olarak gökyüzünde hepimizin yaralarına yetecek kadar yıldız olduğuna inanıyorum."
gülümsedi bayan R,anladı onu,neyi anlatmak istediğini anladı.
-tek bir soru,madem bizim yıldızlar kadar acılarımız var öyleyse neden bu kadar uzaktalar,onlar bizim içimizdeki acılarımızsa yakınımızda olması gerekmez mi?
+ bilemezsiniz ki sadece uzîvde veya ruhumuzda olmaz çünkü her bir acında bir çiçek açar sana geri dönüşü olabilecek ve o senin kurtuluşundur. çiçeklerine iyi bak güzel R,ne güzel sancılar biriktirmişsin sen öyle,öyle ki hepsi gözlerinden okunuyor.