Genel olarak yalnız kalmayı çok seven bir insanım, öyle çok kalabalığa gelemem. Neden bilmem ama çekinirim. Kalabalıklar arasında olan ben elbise giymiş olan ben sanki ama yalnız ben tüm açıklığım ve çıplaklığımla olan benim sanırım. Düşüncelerimle dans ederim adeta. Bir bakmışşın geleceğimi, gelecekte nerede olacağımı, neler yapacağımı ya da kimi hâlâ sevip sevmediğimi düşünüyorum; bir de bakmışsın çok uzak diyarlara gezmeye gitmişim oradaki insanlarla nasıl bir diyalog kuracağımı düşlüyorum. Bazen kedere boğulduğum da oluyor yalnızlığımın düşüncelerinde, bazen ise sebepsiz bir sevinç dalgası... Genel olarak unutuyorum sanki her bir şeyi yalnızlığımla beraber, o dertleri, hüzünlerimi, sinir insanları... Sadece bana iyi gelen düşünceleri oynatıyorum yalnızlığımın zihninde çünkü böyle olmazsa, eğer ki güzel düşünceleri de oynatamazsam yalnızlığımda sanki saf mutsuzluk beni içine çekecekmiş gibi geliyor. Zaten etrafımızdaki birçok şey olumsuz, yalnızlığımdaki düşlerimin de bundan etkilenmesini istemem.
Bazen de kendimi düşünürüm, dıştan birisi olarak kendimi görmek isterim en çok da. Nasılım acaba? Ya da güzel miyim? Ya da kibar, zarif, sevecen? Evet olmasını çok isterim bunların ama kendimi kendim göremediğim için bu sorulara da bir cevap bulamam tabi. Anlaşıldığı üzre çok şey düşünürüm yalnızken bunlar sadece birkaç tanesi. Hatta bu yazıyı da yalnızken yazıyorum ve yalnızken neler düşündüğümü de yalnızken düşünüyorum. Çok mu felsefik oldu ne. İşte kısacası böyle, susturamam yalnızken suskunluğumun kelimelerini...