kardinaI

kardinaI

İyi ki doğmuşsun zezem, iyi ki varsın, iyi ki seni tanımışım. Belki sonumuz güzel olmadı ama yaşadığımız her bir güzel şeyin anısına kutlamak istedim. Yaşattığın her şey için minnettarım. Hayatın boyunca istediğin her şeye ulaşman dileğiyle. Kalbin kadar güzel bir ömrün olur umarım. Bütün yıldızlar senin için bekliyor, dilek dile. Bu gecenin mavisi sensin ,)
Reply

kardinaI

Engel yediğim için buradan devam ediyorum.
Reply

kardinaI

kardinaI

İyi ki doğmuşsun zezem, iyi ki varsın, iyi ki seni tanımışım. Belki sonumuz güzel olmadı ama yaşadığımız her bir güzel şeyin anısına kutlamak istedim. Yaşattığın her şey için minnettarım. Hayatın boyunca istediğin her şeye ulaşman dileğiyle. Kalbin kadar güzel bir ömrün olur umarım. Bütün yıldızlar senin için bekliyor, dilek dile. Bu gecenin mavisi sensin ,)
Reply

kardinaI

Engel yediğim için buradan devam ediyorum.
Reply

kardinaI

"Tanrı mı insanı yarattı, insan mı Tanrıyı yarattı?" diye sorar Michelangelo. Devamında ise "Yaratıcı kıvılcım gücüne sahip olan Tanrı değil insan, yani Adem" der. Yani Michelangelo'ya göre insan Tanrıyı kendi zihninde yaratıyor, insanların bir Tanrıya ihtiyaç duymasının sebebi de nereden geldiğini bilememek oluyor, bu nedenle insan zihninde Tanrıyı düşündüren, yeryüzüne düşen Adem'in olmasıdır. Adem'i kim yarattı, Adem nereden geldi sorusu ise insan zihninde bir Tanrı oluşturuyor. Ve "Tanrı zamansızdır", " Tanrı her şeyi bilir", "Tanrı her şey hakkında bir bilgiye sahip degildir, kötülükleri engelleyemez." gibi sorular çıkıyor. Bu nedenle parçalara ayrılmış dinler oluşuyor ve dinlerin içindeki topluluklar kendi Tanrılarının gerçek olduğunu, Tanrının insandan ne istediğini, onun kurallarını, kendine ait olan topluluklara dayatıyor. Her din o topluluk için kutsal sayılıyor. Kendi inandıkları Tanrının gerçek olduğunu savunuyor. Fakat kendi Tanrısına bu kadar bağlı olmasının sebebi de ironik bir şekilde Onun hakkında hiçbir şey bilmediği, ölene kadar da bilemeyeceğidir. Bazı dinler mutlak olarak Tanrıyı kitaplar, peygamberler ile kanıtlıyor fakat bu kanıtlar tüm insanlığa yeterli gelmemekle beraber yeni sorular yaratıyor. Aslında insan içten içe mutlak bir din olmadığını, her dinin insan yoluyla olduğuna inandığı hatalar buluyor. Bu kusurların cevabını bulsa bile insana yeterli gelmiyor fakat sorgulamak istemiyor. İçten içe isyana başlasa bile dinin getirdiği katı kurallardan dolayı kendini bastırıyor. Bir zamandan sonra ahlaksızlık yapmaması için din yeterli gelmiyor. Tabi buna bağlı olarak birisi dinden uzaklaşırken birisi daha da dinine bağlı oluyor. İki tarafta özgür iradesini kullanarak din hakkında bilgiler ediniyor. Bu noktada özgür irade var mıdır, kısıtlı mıdır sorusu akla geliyor. Özgürce düşünebilir miyiz, her şeyi özgürce düşünebiliyorsak neden Tanrıyı özgürce düşünemiyoruz gibi sorular ortaya çıkıyor ve Tanrı daha da bilinmez oluyor.

kardinaI

tanrı'nın bu dünyaya attığı en cesur kazığım.  uçurum çiçeklerini severim, 
          kapitalist gelir bana kırmızı güller. 
          orkideler orospulara armağan edilmeli.. 
          ve intihar edenlerin 
          mezarı başında 
          ceket iliklenmeli.

kardinaI

Bir mıh gibi yüreğimi delen acıyla gecemi gündüzüme katıyorum. Yıldızları kayırıyor, güneşi doğuruyor, günü kaybediyor, karanlıktan ise asla kurtulamıyorum. Kurulu bir makine gibi dolanıyorum sokak aralarında. Sanki yapmam gereken tek şey buymuş gibi satır altlarını karalıyor, belki de hiç var olmamış karakterlerde kendimi arıyorum. İnsanlardan kaçıyor, bulabildiğim en ıssız köşede hayal dünyama kapanıyorum. Gerçeklik algım sınır çizgimken, sınırları gevşetilmiş bir hapisane kadar gerçek zihnim. Kaybediyorum. Benden kopup gidenlere engel olamıyor, gidişlerini yaşlardan mahrum gözlerle izliyorum. Acının kaynağını anımsayamayacak kadar uyuşukken, hangi yarama merhem olabilirim bilmiyorum. Uyutmayan kabuslara lanetler yağdırıyor, susmayan sesleri ise mecali kalmamış kulaklarla dinliyorum. Tükenmişliğin zirvesinden zavallı bana bakıyor, elimden bir şey gelmediğini kabullenerek yumuyorum gözlerimi. Hiç gelmeyecek bir an'ı hayallerimde yaşıyor, bir gün ulaşabilmenin umuduyla katlanıyorum bugünüme. Yarınsız bir günün sonuna gelmek için gün saymaya başlıyor, binlerce çiziğin yanına ekliyorum yeni bir duvar çizgisini. Bir gün son çizgiye varma düşüncesi beni diri tutarken, belki de çoktan çıkmaz bir sokağın kuytusunda ölüyorum yeniden. Tekrar tekrar ölümlerimin son bulacağı gün ne zaman gelir bilemiyorum. O güne dek çizik atmaya devam edecek ellerimi satırın altına koyuyor, beni unutan yarınsızlığı kendim için ayaklarımın dibine seriyorum. Tek adım. Tek adımla ulaşabilecekken ona geriliyorum, ellerimi satır altından alıp kaleme sarıyor, zihnime ortak ediyorum yabancılarımı. Ve bir geceyi daha güne doğururken, çarkımı yeniden kuruyor yeniden bir robot misali geziyorum sokakları.