Üzerine düştüğünüz insanlar, bir süre sonra
taşıyamaz sizi. Sonra yükü azaltmak için gider
daha hafif birisini bulur kendine. Rahattır ama
yine de bir boşluk hisseder, eskiden şikayet ettiği
o yerde. Sırtını dayadığı yer eskisi kadar sağlam
değildir artık, biliyordur. Tekrar dönmek ister, ama o zaman da artık başkası sırtlamıştır o yükü.
O an bulunduğu ortamda en gereksiz şey
kendisidir belki de. Bazen olur öyle.. Pişmanlık;
geç kalmaktır, evet. Ama geç yaşanan
pişmanlıklar da vardır işte. Ki en kötüsü de budur
hayatta. Ve bunu yaşayacaklardan biri de sensin muhakkak. Öyle olsun istemiyorum, ama öyle
olacak biliyorum. Bilmem farkında mısın,
herkesin eli tam oturmaz avuç içine. Yap boz
gibidir, senin için yaratılan bir el vardır ve o eli
bekler durursun. Benim ki sendin, bırakmadan
önce. Ki tek elle kalsam, sen olduğun müddetçe hissetmezdim o yokluğu. Sonra sen gittin..
Olması gerekeni değil, daha kolay olanı tercih ettin
hep. Ne diyebilirdim ki.. Gerekirse bir daha hiçbir
eli tutmazdım. Ama yine de tek kelime
etmezdim sana. Etmedim de. Sonrası malum..
Ben adının geçtiği cümleleri bile ezberlerken, sen hiç merak etmedin beni. Güçlüyüm diye
geçinirim ama bazen ben bile nasıl dayanıyorum
diye sorgular oldum kendimi. Unutulacak gibi
değildin çünkü. Bu yüzden bununla harcamak
istemedim vaktimi. Yok etmek gibi bir çabam
olmadı zaten, en fazla üstünü kapatabilirdim. Ama bir süre sonra hiç olmadık yerlerde karşıma
çıkmaya başladın. Eskisi gibi değildim, bunu
anlamam için seni görmem iyi oldu. Evet ben
değildim ama bu kez eskiye dönen sendin sanki.
Benimle muhabbet etmek için can atarken, ben
zamanla konuşmaya bile gerek duymadım seninle.. Geçtim gitim yanından. Dedim ya, geç
yaşanan pişmanlıklar en kötüsüdür hayatta.
Şimdi gelip tutsan bu eli, eskisi gibi durmaz avuç
içinde. Ama illa birşeyim olmak istiyorsan;
kesilen parmağım ol mesela.. Ya da felçli
bacağım, Çünkü öyle yoksun artık bende..