[otuzsekizincibölümalıntı.]
"Hiçbir şey bilmediğin hâlde neden bu göreve bu kadar sadık kaldın Çisem?"
"Ahmet istedi." dedim sadece.
"Sadece istedi diye mi yaptın?" dedi sesindeki siniri baskılamaya çalışmak için kendini kontrol altına almaya çalışarak. Ben anlamıştım ama Athan anladığımı anlamamıştı. "Sırf istedi diye, hayatını sikmesine izin mi verdin sen?! Sen... Masum kalmalıydın! Ahmet biliyordu, biliyordu ve benden önce seni bulup masumluğunu mu kirletti?! Ahmet, benim sevdiğim kadın için istediğim her şeyi biliyordu, onun sen olduğunu biliyordu ve gelip senin eline verdiği neşterle can vermeni değil, can almanı mı istedi?!"
"Ahmet'e kızma."
Kan çanağı olan gözlerine duygular vuruyorken, "Koruma!" dedi.
"Karşıma böyle bir seçenekle çıktığında bende hayır demedim." sabır dilemek ister gibi gözlerini tavana dikip eliyle yüzünü sıvazladı. Sinirli hâli pek yakışıklıydı, başkalarının yanında sinirlenmesini yasaklamalıydım. Boğazımı temizleyip düşüncelerimi kendine getirirken, gözlerini bana dikmişti. "Eşit derecede suçluyum."
"Sakın!" dedi sesini düşürmeye çabalayarak. "Sakın Çisem! Sakın! Ahmet en başından beri vardı, o kirlenmesin diye kaç gece uykusuz kalıp başında nöbet tuttum ben! Ona rağmen kirlendiyse, yaptığım onca şeye rağmen, onu o denli sakınmama rağmen bunu yaptıysa ona kızmak en büyük hakkım benim! Karşımda olsa, ona bir kere bile kaldırmadığım elimi suratının ortasına çarpar ağzını burnunu kırardım!"