Kendini yalnız hissediyordu yolcu; 47 kişilik otobüse göz gezdirdi. Peki ne arıyordu? Tanıdık bir yüz mü? Belki de onun soğuk yalnızlığını ısıtacak samimi sevecen bir bakış arıyordu otobüsün içinde. Umduğunu bulamadı da bu sahtelik çağında. Telefonunu eline aldı
Dostum diyebileceği 2 kişiyi aradı. İkisinin de telefonu kapalıydı; tahmin etmişti de. Yolcu, ne zaman yalnız hissetse o an yakın hissettiği, onu anlayabileceğini düşündüğü bir kaç kişiyi arar ve hep hayal kırıklığına uğradı. Daha sonra her defasında olduğu gibi "Acaba gerçek dostlar denebilir mi ihtiyacım olduğunda yanımda bulamadıklarıma." diye aklından geçirdi yolcu. Bu düşünce yığınının içinden en sevdiği şarkı çıkardı onu. En sevdiği şarkının kulaklığından geldiğini anlaması bir kaç saniyesini aldı. Müziğin sakinleştirici tınısıyla birlikte dışarıyı seyredebilmek için camın buğusunu elinin tersiyle sildi ve birkaç saniye görebilmesine rağmen fark etti gerektiğinden fazla yüksekte uçmaya çalışan kuşu. Bu kuş bir kırlangıç kuşuydu; yolcu rastgele izlediği bir belgeselden biliyordu bunu. Küçük kuş uçmakta zorlanıyordu. Yorgun görüntüsünün dışında tuhaf hareket ediyordu kuş. "Aşık olduğu buluta ulaşmaya çalışan bir kırlangıç gibi..." diye içinden geçirdi yolcu. Derin bir iç çekti, aracın camından gün batımını izlerken bulutlara daldı. Kendi aşkı olan bulutun onu sevebilmesi ümidiyle...