kirlidaktilo

	Geldiğinde bahar mıydı, yoksa geldin diye mi bahar bilmiyorum. Daha doğrusu hatırlamıyorum. Ama bir Mayıs çökmüştü şehrin üstüne. Kırları rengarenk boyayan, şehrin ve insanların içini, kemiklerini ısıtan ve damarlardaki kana neredeyse unutulmaya yüz tutmuş bir sıcaklık yayan ılık, renkli ve zengin kokulu bir Mayıs.  Nehrin suları dipten aydınlatılmış akışkan bir kristal yığın gibi parıltılarla coşuyor, bembeyaz kesilen portakal ağaçlarının çevreye yaydığı koku  üzerlerinden hasbelkader geçen kuşların dilini dolaştırıyor, şarkılarını sarhoş nağmelerine dönüştürüyordu. Biz portakal çiçeğini ayrı severiz biliyorsun; Çukurova çocuğuyuz ya. Her ne kadar göçebe bir yürek taşıyor olsak da evet, Çukurova çocuğuyuz neticede. Portakal çiçeğinin kokusunu ayrı severiz. 
          	
          			ÖMRÜMÜ  KANATAN YARA
          	Yenilmiş bir aşktan geriye kalan enkazın güzellemesi, kırık dökük öyküsü yazılmaya deva ediyor.

kirlidaktilo

	Geldiğinde bahar mıydı, yoksa geldin diye mi bahar bilmiyorum. Daha doğrusu hatırlamıyorum. Ama bir Mayıs çökmüştü şehrin üstüne. Kırları rengarenk boyayan, şehrin ve insanların içini, kemiklerini ısıtan ve damarlardaki kana neredeyse unutulmaya yüz tutmuş bir sıcaklık yayan ılık, renkli ve zengin kokulu bir Mayıs.  Nehrin suları dipten aydınlatılmış akışkan bir kristal yığın gibi parıltılarla coşuyor, bembeyaz kesilen portakal ağaçlarının çevreye yaydığı koku  üzerlerinden hasbelkader geçen kuşların dilini dolaştırıyor, şarkılarını sarhoş nağmelerine dönüştürüyordu. Biz portakal çiçeğini ayrı severiz biliyorsun; Çukurova çocuğuyuz ya. Her ne kadar göçebe bir yürek taşıyor olsak da evet, Çukurova çocuğuyuz neticede. Portakal çiçeğinin kokusunu ayrı severiz. 
          
          		ÖMRÜMÜ  KANATAN YARA
          Yenilmiş bir aşktan geriye kalan enkazın güzellemesi, kırık dökük öyküsü yazılmaya deva ediyor.

kirlidaktilo

İnsanların gözü önünde cinayet işleyip cesetleri herkesin göreceği bir yere bırakan bir katili yakalamaya çalışırken arkanı kollaman gerek.  Buz gibi soğuk kanlı bir katilden daha tehlikeli ne olabilir?
          TANRIYI ONURLANDIR yazılmaya devam ediyor...

kirlidaktilo

Yeni bir hikaye yazılıyor.
          Bu bir aşkın kırık dökük hikayesidir.  
          Öyle bir aşk ki zamanla bir hayale, sonra bir yaraya dönüşmüş.
          Bütün bedene yayılıp kangrene dönüşmüş bir yaranın kesik kesik kanamalarından söz ediyorum hikaye derken. Ölümü bekleyen yaralı bir aşk kalıntısının sayıklamaları demeliydim belki. Ama biliyoruz ki aşk uludur ve hep yaşayacaktır. Sadece onun hikayesini  anlatanlar ölür.
          Aşkın hikayesini gören göz,  okuyan dil, dinleyen dost yüreği ne güzeldir.
          ÖMRÜMÜ KANATAN YARA

kirlidaktilo

Bu bir cinayet romanı değil, bir katil romanı. İnsanın içindeki katil, çevresindeki katil, düşüncesindeki katilin romanı. Bu yüzden hepimizi saracak, çünkü hepimiz içimizin bir köşesinde küçük, şirin, inançlı bir katil taşıyoruz aslında.
          TANRIYI ONURLANDIR bu yüzden bizim hikayemiz. Tek tehlikesi de içimizdeki katili uyandırması. 
          Her gün parça parça yazılarak ilerliyor. Okumanızı ve değerlendirmelerinizi bekliyor.

kirlidaktilo

Merhaba, bu güne kadar dehşetin öyküsü çok yazıldı, çok anlatıldı ama şimdi anlatılmaya çalışılan bulaşıcı ve kuşatıcı bir  dehşet. Ölüme yazılan bir güzelleme. Ölümün ve cinayetin felsefesini yapan bir katil.  İnsan zihninin alışılmış düşünce kalıplarının yerinden oynatılması.
          TANRIYI ONURLANDIR böyle  bir karşı metin. 
          Her gün parça parça ilerliyor. Okumanızı ve değerlendirmelerinizi bekliyor.