İşte o geceyi anlattım, beni öpmenin aklından geçmediği geceyi. Annem sadece "Seni fark etseymiş, sana dondurma alırdı." diyebilmişti. Dondurma her şeyin mutluluğu olabilirdi. Boğazları, kalpleri, zamanı korumadan; her şeyi sadece görebildiğimizden ötesinde fark ederek kapıdaki işlevsiz ama güzel duran tokmak kadar güçlü durmak istemiyordum artık. O gece bir dondurma aldım. İçinde mavi rengi güzelce sürülmüş. Arkasından anneme hoşça kal dedim. O an ise eğer kurtulursan taze fasulye ve pilav yaptım, canın çekerse gel diyebilmişti. Ben kurtulmak istemediğimi ona söylemedim, yemeği içten içe sıcak tutsun istedim. Her şeyi kapattım: televizyon, mobil interneti, modemi, elektrik ve suyu kapattım. Gözlüklerimi çıkardım ve senden kalan bir fotoğrafı gözlüğümün karşısına koydum, bileklerimi babamın beni yeni doğmuşken kucağına aldığı fotoğrafın kenarıyla kesebildim. Dondurmayı kesiğimin üzerine bastırdım. Bu yüzyılda her şey farklı olunca anlam kazanıyordu. Ben farklı olduğumu işte o gece fark etmiştim. Çünkü sevdiğim herkes koltukta oturmayı severdi ben ise tüm oyunlarımı yerde oynamıştım.