Yeni kurgudan küçük bir alıntı. (Tek seferde paylaşamadım kusura bakmayın)
1
“Okudun mu?”
Mert’in sorusuyla bakışlarımı zorlukla bende garip hisler uyandıran yeşil-gri gözlerinden çekip kitaba çevirdim. Elinde Richard Bach ‘in Martı Jonathan Livingston kitabı vardı. Benim yıllar önce hayranlıkla okuduğum ve kendimi sorgulamamı sağlayan bir kitaptı kendisi.
“Gözünle gördüklerine sakın inanma. Gördüklerinin hepsi sınırlıdır. Anlayarak bakmaya, bildiklerinin ötesine geçmeye çalış.”
Kitaptan en sevdiğim cümleleri söyleyip “Çok güzel bir kitap mutlaka okumalısın.” diye ekledim.
Söylediklerimle önce bana ardından da kitaba bakan Mert kitabı aldığı rafa geri bıraktı. Ben şaşkınca ona bakarak “Almayacak mısın?” diye sordum. Başını iki yana sallayarak “Hayır bu kadar hayranlıkla konuştuğuna göre kesin beğenmem.” dedi.
Mert arkasını dönüp kitapçıdan çıkarken bıraktığı kitabı alarak hızlı adımlarla önüne geçerek onu durdurdum.
“Ön yargılı davranıyorsun. Sırf ben çok sevdim diye gerçekten okumayacak mısın? Beğeneceğine emini çok güzel bir kitap. Okuyunca sen de benim gibi hayran olacaksın.”
Sözlerim ile bir kaç saniye bakışlarını yüzümde gezdirip “Okumayacağım” dedi. Ve yanımdan geçerek çıkışa yöneldi.
Onun bu tavrına oflayarak arkasından “Ben alsam hediye olarak yine okumaz mısın?” dedim.
Olduğu yerde durup tekrar bana döndü
Yeni kurgudan küçük bir alıntı. (Tek seferde paylaşamadım kusura bakmayın)
1
“Okudun mu?”
Mert’in sorusuyla bakışlarımı zorlukla bende garip hisler uyandıran yeşil-gri gözlerinden çekip kitaba çevirdim. Elinde Richard Bach ‘in Martı Jonathan Livingston kitabı vardı. Benim yıllar önce hayranlıkla okuduğum ve kendimi sorgulamamı sağlayan bir kitaptı kendisi.
“Gözünle gördüklerine sakın inanma. Gördüklerinin hepsi sınırlıdır. Anlayarak bakmaya, bildiklerinin ötesine geçmeye çalış.”
Kitaptan en sevdiğim cümleleri söyleyip “Çok güzel bir kitap mutlaka okumalısın.” diye ekledim.
Söylediklerimle önce bana ardından da kitaba bakan Mert kitabı aldığı rafa geri bıraktı. Ben şaşkınca ona bakarak “Almayacak mısın?” diye sordum. Başını iki yana sallayarak “Hayır bu kadar hayranlıkla konuştuğuna göre kesin beğenmem.” dedi.
Mert arkasını dönüp kitapçıdan çıkarken bıraktığı kitabı alarak hızlı adımlarla önüne geçerek onu durdurdum.
“Ön yargılı davranıyorsun. Sırf ben çok sevdim diye gerçekten okumayacak mısın? Beğeneceğine emini çok güzel bir kitap. Okuyunca sen de benim gibi hayran olacaksın.”
Sözlerim ile bir kaç saniye bakışlarını yüzümde gezdirip “Okumayacağım” dedi. Ve yanımdan geçerek çıkışa yöneldi.
Onun bu tavrına oflayarak arkasından “Ben alsam hediye olarak yine okumaz mısın?” dedim.
Olduğu yerde durup tekrar bana döndü
2
“Hımmm.” Elini çenesine götürerek düşünür gibi yaptı. Az önceki haline göre eylenir bir hali vardı. Tabi bu devirde kitap almak büyük lüks olduğu için biri bana kitap alsa bende keyiflenirdim. Kısa süreli bir düşünmenin ardından devam etti konuşmasına. “Bir şartla ben de sana kitap alacağım, sen de onu okuyacaksın. Tamam mı?”
Mert’in teklifine hevesle başımı salladım.
Ben onay alan Mert raflar arasında gezerek benim için bir kitap seçti. Yanıma gelip kitabı göstermesi ile yüzümdeki tebessüm daha da arttı.
“Bunu okudun mu?”
Defalarca kez karşıma çıkan hatta kitaplığımda da olan ama benim okumaya bir türlü fırsat bulamadığım Shakespeare’ın Bir Yaz Gecesi Rüyası kitabını seçmişti benim için.
Başımı iki yana sallayarak “Hayır okumadım.” dedim.
Başıyla beni onaylayıp kasaya gitmek için yanımdan geçerken “Aşk; bütün kötü özellikleri, çirkinlikleri, rezillikleri biçimlendiriyor , erdeme çeviriyor. Boşuna dememişler aşkın gözü karadır diye.” dedi. Benim gibi kitaptan alıntı yapmasına gülümseyerek bende peşinden kasaya doğru yürümeye başladım.
“Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,
Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar!...
İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.”
/Yahya Kemal Beyatlı, Deniz Türküsü
(Yeni bölümden bir şiir daha.)