"zamanın birinde, dünyanın bir yerinde yakışıklı ibaresinin yakışıksız kalacağı, limitsiz yakışıklılık sembolü bir çoban vardır. bir gün bu çoban koyunlarını otlatmak için dağa çıkar. çoban koyunlarına türkü söyler, kaval çalar, derken gün batar, akşam olur ve yıldızlar görülmeye başlar. çoban geçen zamanın farkına varmadan türkü söylemeye devam eder. yıldızlardan biri çobanı görür ve çok beğenir. çoban toplanır evine gider, yıldız üzülür. ertesi akşam çoban yine çıkar, yıldız yine onu izler. bir gece iki gece derken gecelerce yıldız çobanı izler olmuştur. ve bir gün dayanamayıp yıldız yeryüzüne iner. hikaye bu ya yeryüzüne inen yıldızlar yüzüne bakmaya doyamayacağın cillop gibi peri kızına dönüşürlermiş. çoban peri kızını görünce irkilir birden ama hoşuna da gider. yıldız yaklaşır kendini anlatır derken tanışır, konuşur ve çok iyi anlaşırlar. artık her gece o dağda, o ağacın altında buluşur olmuşlar. yine bir gün çobanla peri kızı ağacın altında otururlarken peri kızı seni seviyorum demiş. çoban ben de seni demiş ama evli olduğunu söylememiş. çoban her gece eve geç gelince karısı şüphelenmiş ve bir gün takip etmiş. kocasını çok güzel bir kadınla görünce çok kıskanmış ve hemen kasabaya inip büyü yaptırmaya karar vermiş. o kadın kocamdan uzak olsun, bizden uzak olsun dileğiyle yapmış büyüsünü ve büyüsü tutmuş. çoban dağa çıkmaya devam etmiş ama yıldız inemez olmuş artık. adam yeniden kendi kendine türküler okumaya başlamış, her gün o dağa çıkmış yıldızı seyretmiş ama yıldız bir daha yeryüzüne inememiş. o gün bugündür bize en uzak yıldızın adı çoban yıldızı olmuş."