Anıları başa sarar durur zihnim.
“Bak, burada çok acizdin, gurur duy şimdiki halinden.” der gibi.
Rigel, söyle ona sussun. Dokuz yaşımda, iyisiyle kötüsüyle en güzel duyguları tattım. Sevdim, her şeyi ve herkesi. Altı yaşımda sevdiceğim birinin ölümünü, on üçümde kendi ölümümü oturup sessizce ağlaya ağlaya izledim. Ben küçükken duygusal ve olgun biriydim.
Şimdi hissiz bir et parçasından başka bir şey değilim.
Ablam, “Sende çok korktuğum bir özellik var; çok sevdiğin biri gözünün önünde ölse, öldüresiye dövülse… oturup izleyecek gibisin. Gözlerindeki donukluk insanı korkutuyor.” demişti.
Rigel, söyle ona sussun. Kafamın içinde dönen karmaşayı daha da gürültülü hale getiriyor. Koruyamıyorum, koruyamıyorum… hepsi siliniyor. Şimdiki zamanı bilincim kaydetmiyor, geçmişim siliniyor ve iyi\kötü bütün duygularım yavaşça kayboluyor.
Nefes alamıyorum, çocukluğum gidiyor.
Sevgili küçüklüğüm, en büyük hayranın ve aşığınım. Sana verilmeyen sevgilerin aynısını iade edemem lakin içimdeki son kırıntıları senin için harcayabilirim. İnan şimdi sevilecek bir kadın değilim. Ruhumu görsen çok çirkin, yaralarla dolu ve sen kırmızı rengi sadece karanfilde seversin…
24.09.2023