kuzgununmezari

artık zaferin ihtişamı da geçmiş, tarihi hatırlanmayan bir savaşın paslı zırhı içinde, donuk gözlerle ağlıyorum.

kuzgununmezari

canım yanıyor. şimdilik bunu herkesten saklıyorum.
Reply

kuzgununmezari

"kalemle değil kılıçla yazılmış bir ayet gibisin." dedi bugün biri. bilse başına neler geleceğini büyük büyük laflar etmenin evveline hasret kalırdı. kalem de benim kılıç da. ayet de benim tanrı da. sen bu hikayede hiçbir şey değilsin. merhamet et bana diye yalvaracağın günler kapıya dayanmadan evvel gülünü de al yok ol. saçlarımın boyu senin aldanacağın bir aralıkta değil. göğsümde şarapnel parçaları kol geziyor. bir bilsen kime sevdalandığını, yüzüne tükürürsün. 

kuzgununmezari

hani ben karanlık ve kilitli bir odada tırnaklarımı duvarlara söktürürken sen bir kapı arkasında, sen bir pencere kenarından bana seslenmiştin de ben seni tanımamıştım ya. çünkü sen gelmezsin sanıyordum ya. sen gelsen camı kırar, kapıyı parçalar, ışığı açar, tüm anahtarları cebine koyup beni göğsüne yaslardın ya. ama ağlamak yoktu. sen öyle seslendin, yok mu dedin düşsen betonu eriterecek, atlasan boşluklara yastıklar dizecek, yok mu dedin ya. hani ben ellerime bakıyordum o sıra. ben susmak için çığlıklar atıyordum. yok dedim, yok git buradan. sonra sen kapıyı açtın. ben kendimi bilmiyordum bak, göz gözü görmüyordu ama sen kapıyı açtın. ben toplayıp eteklerimi sözgelimi bir ceketin önünü ilikleyip, önüne terlikler koydum. yüzümü elimin tersi ile silip, saçlarımı topladım. sen miydin dedim. ama nasıl utandım. yok bile bin kapılıymış, nasıl da öğrendim. nasıl da geçtim her eşiğinden. yok dedim, yok kimsem, git buradan. kesmeyen bıçak, tutukluk yapmış bir kurusıkı gibi. vursan vurulurum ama ölsem ölemedim. çok savruldum ben. çok sustum. baktım, görmedim. başımın üzerine bir elma koydum. nerede bir yanlış vardı ben oraya koştum. şimdi kimseye çünkü ben çok kırıldım diyemiyorum. şimdi kimseye diyemiyorum. ne yaptığımı bilmiyorum. bir meydan kur ne olur. bana bir otomatik bul. bir ambulans çağır hadi. omzum çok acıyor. onlara gülüyor çünkü ağlayacak deme. onlara deme. madem çocuktum, bana beni affettir hadi. çık oradan, beni buradan çıkar ne olur. ben kesilirsem, sen kan kaybedersin. bana bir kadeh bir şeyler getir ne olur. bir şırınga bul. birazdan susup hiçbir şey olmamış gibi güleceğim ama sıkacak dişim kalmadı. öyle durma ne olur. ne olur çok görme, ağlat beni.

kuzgununmezari

buz tuttum. kaskatı kesildi elim kolum. nefes alamıyorum diye ağladığım, nefes alamıyorum diye inlediğim bir ikindi üstü. bana ne oldu böyle. bana neler oldu yarabbim. kaburgamda bir kırık, asrın rüzgarından üşütüğüm. omurgamı yardı zaman. şu göğü aş da elini uzat. nefes alamıyorum. 

kuzgununmezari

başta kendim olmak üzere herkesle ve her şeyle barışıyorum. hayat nasıl bir yerdi nasıl adımlar atılırdı ezbere bildiğim her şeyi bir bir rafa kaldırıyorum. dünya bildiğimden çok daha ötesiymiş, ben dahil herkes her şeyi yapabilirmiş bununla uzlaşıyorum. bu insanlara olan güvensizliğimden mi doğuyor yoksa sisteme güvenden doğan bir teslimiyet mi henüz bilmiyorum. ama omuzlarım ve çenem kaskatı her şeyle savaşmaktan vazgeçiyorum. alın işte toprağımda dikili bir beyaz bayrak, kimseyle kucaklaşmıyor, kimseyle dövüşmüyorum.

kuzgununmezari

hiçbir şeyim yoktu ama her şeyimi aldın. ben savaştım ama sen kazandın. bir kez olsun karşılıklı oturmadık ama bin evim varmış gibi hepsinin kapısından bir bir çıktın. sen adını bilmediğin bi kadının alnına elinin karasını çaldın. nedenlerin beni avutmaz, söyle nasıl yaptın?