‏‏‏‏‏‏‏‏

Bazı belirsizlikler...
          Cenazelerde sessiz geçer!

SarDünya, bir ilk bahar gecesi dünyaya geldi.
          Bir yaz günü, yağmurla oyun oynarken büyüdü, 
          Issız bir sonbahar günü, çamurla kirlendi.
          Kirlilik sadece kömür denilen beden parçasına mi aitti?
          Yoksa dağ ötesi beyinler de miydi?

Yalnızlık; Mona Lisa demek. Ressam Mona Lisa tablosunda cansız mankene duygularını anlatması yada aynı ressamın Guernica tablosunda. Guernica tablosunun Mona Lisa tablosunda farkı, Guernica tablosunda binlerce çocuğun, annenin, babanın çığlıkları kilitli. Sanırım bu kiliti 21 yy olmamıza rağmen kıramadık, ve böyle bir kalabalık dünyanın içinde yanlız insan kümeleri oluşturmaya devam edersek hiç bir zaman bu döngüyü kıramayacağız... 
          
          Benim yanlız tablom ne Mona Lisa ne Guernica, benim yalnız tablom karşımda ki hiç bir değeri olmayan tablo. Sanırım onun yalnızlığı da benim gibi işe yaramayan bir adamın elinden çıkması, işe yaramayan bir adam. Ben herkesin elinden geldikçe incitiği, duygularını yok saydığı ve kırdıklarında özür dilemeyi gerek görmeyen adamım. Aslında onlardan bir özür beklemiyorum ve sanırım özür dilemeleri içinde onlara herhangi bir baskı yada bir imada da bulunmuyor. Eğer bir imada bulunup özür dilemelerine neden olsaydım bu o kadarda samimi bir özür olmazdı, içten bir özür dileme bana göre asıl özür anlamı karşındakini kırmana rağmen ve hiç bir şey olmamış gibi onunla aynı şekilde devam ediyorsun ve o kişi yaptığı şeyi farkında olduğunu için senden özür diliyor işte içten özür dileme bu demek. Herkes bu erdeme sahip değil, olamazda. Bu dünyada iki gözlerini başkalarına empati yönünden kapatmış insanlar özür dileyemez. 
          
          Ressamın elinden çıkmış, tabloda çizilen tek adamdır. O adamla konuşursanız size cevap vermek ister ama cevap almazsınız. 

Nadide bir çicek gibi olan "Lavinia Mektuplar"  kurgu'ma hiç bir cümle mi, satırları mı yakıştıramıyorum. İnsan başkasının acısını böyle kolay yazmamalı. Çürük ve gelişi güzel kelimelerle... Bende yazamıyorum. Açıkçası ne zaman yazmaya başlarım bilmiyorum ama bir gün Lavinia Mektuplar kurgu'm başkalarının kabin de yer alacağını ve yanaklarını ıslatacağını biliyorum. Umarım yazdıklarımı okuyup beğenirsiniz ve küçük bir kalp ❤️ bırakırsınız kalbime. 
          https://www.wattpad.com/story/243805396

You can trust me! (:

Uygarlığın gerçek ölçüsü ne nüfus çokluğu ne kentlerin büyüklüğü ne de üretim bolluğudur. Gerçek ölçü, ülkenin yerleştirdiği insanların nitelikleridir.
          
          Ralph W. Emerson

Kral, dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan bir muhafıza sordu:
          
          -Üşümüyor musun? Muhafız;
          
          -Ben alışığım kralım dedi.
          
          Kral;
          -Olsun sana sıcak tutacak elbise getirmelerini emredeceğim dedi ve gitti.Ancak bir süre sonra emri vermeyi unuttu...
          
          Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cesedini gördüler ama muhafız duvara bir şeyler karalamıştı.Duvarda şunlar yazıyordu :
          
          "Kralım, soğuğa alışkındım, fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü!
          
          Türlü vaatlerle, insanları bekleterek bir umuda bağlayarak kesinlikle imtihan etmeyin.Çünkü insan, bekletildikçe değişir. Beklettiğiniz kişi hakkınızda telafisi imkansız olumsuz düşüncelere girer.
          
          Önce umudu öldürürsünüz.
          
          Ardından sevgi, saygı, güven ölür...Dostluk ölür, muhabbet ölür!
           
          İnsan bir değerdir siz siz olun, kimsenin umudunu çalmayın.

Bir ölümde; ☀️
          Sesi en az çıkan, en çok üzülendir,
          En tepkisiz duran, en çok haykırandır ;
          

Yatırıldığı akıl hastanesinde ölü olduğuna inanan, bu nedenle de yemek yemeyen ve hiç bir yaşamsal faaliyete katılmayan bir akıl hastası, tüm uzman psikiyatristlerce girişilen her çabaya rağmen, ölü olmadığı konusunda bir türlü ikna edilememiş.
          
          Hastanın bu kararından vazgeçmeyeceğini anlayan ve tedavisini üstlenen psikiyatristlerden biri, sonunda hastaya, ölülerin kanayıp kanamayacağına dair bir soru yöneltir.
          
          Hasta “tabii ki kanamaz çünkü ölülerin tüm hayat fonksiyonları durmuştur” der.
          
          Bunun üzerine psikiyatrist, küçük bir iğne alıp hastanın parmağına batırır.
          
          Bir müddet şaşkınlıkla parmağına bakan ve kanadığını gören hastanın tepkisi ilginçtir. 
          
          “Lanet olsun! Ölüler de kanarmış.”
          
          İbn-i Sinan'nın dediği gibi: Hiç kimse görmek istemeyen biri kadar kör olmaz. 
          
          
          
          

                            AKHİLLEUS'UN ŞARKISI
          
             İlk okuduğumda kitap bana çok saçma ve sıkıcı gelmişti ama (bir amadan sonra mutlaka mucizevi bir olay olur ve oldu) yaprakları katlandıkça yanıldığımı anladım. Sayın Yazar; arkadaşlığı ve aşkı öyle güzel bir şekilde birbiri içinde harmanlamış ki tadı damağınızda kalan bir yemekten farkı yok fakat bu kadar güzel olan bir kitabın tek ve ciddi bir olumsuz yönü var oda bir gey kitabının olması. Şimdi bu yazıyı okuyanlar gey kesime karşı olduğumu düşüneceksiniz fakat karşı değilim ama ergen kesimin bu kitabı okuması bana göre uygun değil çünkü akılları karışmaya uygun yaşta ve psikolojide oldukları için bu kitabın içeriliği onları etkilemeye meyilli. Ah son olarak bunu söylemeden geçmek istemiyorum, benim gibi okumaya tembel biri bile bir gün içinde 200 sayfa okudu. 
          
          Okuyanlar için kitaptan alıntı;
          
          Hangi millet olursa olsun hiçbiri diğerinden değerli değildir. …ᘛ⁐̤ᕐᐷ