Seni tanıyorum dersem ne dersin bana? Her akşam dişlerini fırçalamayı unuttuğunu, hırkanın bileklerini çekiştire çekiştire dışarı çıktığını, ayakkabı bağcıklarını bağlamak için eğilecekken arkanı kontrol ettiğini, tırnaklarının etlerini soya soya orayı kanattığını anlatsam?
Bu tanımak değil.
Sadece gözlemlemek.
Peki, her akşam yarının nasıl geçeceği ile ilgili hayaller kurmaktan dişlerini fırçalamayı unuttuğunu, hırkanın bileklerini eline kadar çekince elinin boş hissettirmediğini yani daha fazla yalnız hissetmediğini, arkanı kollayacak biri olmadığı için ayakkabı bağcıklarına uzanırken bile arkana baktığını, sürekli üzerinde bulunan baskı ve stresten farkında olmadan tırnaklarının etrafındaki etleri soyduğunu söylesem?
Evet, bana inanırsın.
Ama sana anlatmam, kendini yeterince gizletemediğini düşünürsün sonra. Kendine kızarsın. Ve silikleşirsin. Kaybolursun.