Bazen susarken ,kanatan gerekçelerden uzaklaşmak istiyor insan. Sonsuz bir denizdeki uçsuz bucaksız,belirli belirsiz bir noktanın en dibinde çöküyorsun,susacağın vakit içinden öyle bir ağlama isteği dolup taşıyor ki sonra yine vazgeçip bir nükte nefret kasamayışına,heveslerinin parçlarına,hayallerindeki kesitlere dalıp sonsuza dek orada bitirmek istiyorsun. Sonra nedensizce bir taşın üzerine bağdaş kurmuş öylece gökyüzüne bakışlarını dikiyorsun. Düşünme eylemini acı çekene kadar uyuşturucu gibi enjekte ediyorsun,o an birşey kopuyor. Genel bir karışıklık karadeliğinde yok oluyorsunda sanki kimse sizi farketmiyor gibi. Farkedemeyen ruhların,hazin beklentisi.
Sayfa sayfa bir yazı bir kaç mürekkep.
Kağıtta hissettiğin gözyaşı ıslağı.
Değersiz bir parça olduğunu bile bile,bunu farkına geç varınca bir hıcım ayaklanıp tepki gösteriyor ki insan?
Ağlamayan bir insandan korkuyorum diyorum ben. Tepki vermeyen, gülümseyen insandan. Onca kahkayı bir arada atan insandan.
Korkuyorum benimde sonumda böyle bir uç noktada uçacak diye.
Sonra diyorum ki sen ağla. Sen ağlıyorsun eğer korkmayacağını biliyorsundur.
Peki neden şuan okuyunca birşeyelere dalıp gittin?
-Hatice Aksoy.