lara-maral

Yanıyor evim seni çok özledim tamam
          	Nefret ediyorum kendimden o zaman"

lara-maral

Sevebilir misin beni, olduğum gibi. Hiçbir kurala, sınıra, beni bana hapsetmeden, değiştirmeye, benzeştirmeye, çözümlemeye çalışmadan, yargılamadan, sorgulamadan, tanımlamadan, başı sonu belli olmayan bir sonsuzluklar coğrafyasında, sevebilir misin beni, olduğum gibi. 
          Anlam veremediğin hallerim, sözlerim, tavırlarımla, yersiz
          hüzünlerim, suskunluklarım, kıskançlıklarımla, sebepsiz duygusallıklarım, pişmanlıklarım, özlemlerimle, kabına sığmaz coşkularım, isyanlarım, en deli çılgınlıklarımla, kırılganlığım, inatçılığım, gururum ve arzularımla, sevebilir misin beni, olduğum gibi. Yanlışlarım, yetersizliklerim, güçsüzlüklerim var. Aştığım, aşamadığım, aşmaya çalıştığım sıra dağlar var önümde. Kırmaya çalıştığım zincirlerim var ruhumda, yüreğimi daraltan, nefessiz bırakan. Dipsiz kuyularım, göstermeye çekindiğim yaralarım, derinlere attığım korkularım var. Sevebilir misin beni, olduğum gibi. Hayallerim var benim; büyük, küçük, rengarenk. Umutlarım var; imkanlı, imkansız. Düşlerim var hadsiz hesapsız. İçimde bir çocuk var; saf ve alabildiğine günahsız. Bütün maskeleri çıkarıp, ruhumu özgür bırakabilecek miyim yanında. Sevebilir misin beni, bütün doğrularım ve yanlışlarımla?

lara-maral

Bazı günler yaşamaya değmez. Bazı insanlar sevmeye değmez, affedilmeyi hak etmez. Bazı çiçekler daima solmaya mahkûmdur. Bazı umutlar her gün ilk yeşerdiğindeki gibi capcanlı hissettirmez. Bazı alışkanlıklar terk edilir. Bazı kalemler yazmaz, kalemi tutan elin zayıflığından mıdır o da bilinmez. Bazı yiyecekler tat vermez. Bazı şeyler yaşanır. Lanet edersin. Dua edersin. Ağlarsın. Ağlayamazsın. Uyursun. Uyanırsın. Gözlerin yine aynı solgunlukta görür renkleri.