seni en çok kilometrelerce uzaktaki Fransa'nın yağmurunda düşünüyorum, acaba bu gece, bu yağmuru o da görmüş müdür, diye. seni en çok Eyfel'de buluyorum; acaba kendisinden sonra bu kadar güzel bir yapıt görmüş mü diye, seni en çok Louvre'de seviyorum, içindekiler güzelliğinden kayboluyor diye. seni, bulunduğum ülkenin her bir anıtında görüyorum, Besançon'un ortasından geçen dereyi seyrederken hayal ediyorum ikimizi. Vesoul garından sabahın bir köründe yola çıkıp da, Mulhouse'a gidip, burada da amma türk varmış ya, diyerek sevinçli, ama bir o kadar da yakınmalarımızı duyuyorum, oldukça kalabalık olduğu için. bir gece ansızın seni çıkarmak istediğim restorantlar dönüp dolaşıyor aklımda. seninle tatmak istediğim onlarca tat, seninle görmek istediğim onlarca yapıt, seninle gülmek istediğim onlarca açık hava sinemaları düşünüyorum, seninle izleyeceğimiz her şeyi, özel yapabilmek için. insanlarla, seninle konuşmak istiyorum, sesimizin ne kadar uyduğunu bilmeleri için. fotoğraflarımı senin çekmeni istiyorum, yalnızca böyle güzel çıkacabileceğimi düşündüğüm için. seninle yorulmak istiyorum, gezerken. ara sokaklarda bir kafeye oturup, ilk viskimi seninle içmek istiyorum. yanında olabilmek için. ama en çok da, sevgilim; en çok da bir otel odası istiyorum. kollarında uyuyabilmek için.