Seni hiç özlemiyorum.
Yine de bu gün, aklımdan o gün çıkmadı. Bir kaç bardak içtikten hemen sonra gülüp durman, saçma sapan şakalar yapıp etraftaki herkese sırnaşman, sana içtiğin için sinirli olmamdan yakınman. En sonunda yukarı kata çıktığımızda, olduğun odadan gelen "indigo night" sesi. Yatakta yorgunlukla, içtiğin bir kaç bardağın vücudunda bıraktığı etkiyle, biraz da senin kendi aptallığınla o şekilde uzanıyor olman.. Hoparlörden yükselen indigo night ile içimi ısıtmıştın. Normalde böyle şarkılardan hoşlanmazsın sen, sana ilk dinlettiğim zaman beğenmediğini söylemiştin, yine de o gece, sabaha karşıydı ve sen yatakta sızmış indigo night dinliyordun. Gülümsemeden edememiştim, o an sana sinirliydim ayık olmadığın için ama yine de senin her zaman insanın içini ısıtan bir yanın vardı. Sonrasında bana indigo night gibi hissettirdin. Sevmemene rağmen indigo night dinliyor olmanı bununla bağdaştırıyorum bir kaç gündür. Sanki bana, "Sana da böyle hissettireceğim, seni de bu kadar parçalayacağım." diyormuşsun, bunu şimdi fark ediyorum. Gerçi, ne yalan söyleyeyim, anlasam bile dur demezdim ben sana. Şimdi içtenlikle seni sevmiyorum, sana değer vermiyorum ve hatta çoğu zaman senden nefret ediyorum. Çoğu zaman diyorum çünkü diğer kalan kısımlarda sana karşı nefret bile besleyemiyorum, öylesine hiçleşmişsin bende. Yine de her gittiğimde yerde, her aldığım kokuda, her içtiğim sigarada senin izlerinin olması varlığından daha da rahatsız edici. Sen giderken anılarını almayacak kadar bencil, ben de bana hissettirdiklerine rağmen anılarımızı düşünecek kadar aptalım.
Gecelerin berbat geçsin, tüm kinim ve saygsızlığımla söylüyorum bunu.