şimdi bir kış sancısının tam ortasında, ağrımın bile ağrıdığı ve kimsenin beni incitecek hiçbir şey yapmadığı sıradan bir gecede, buğulu pencereme bakıp kalbimin bu mevsimi, bu sokağı, bu göğü, bu solurken ağzımı üşüten havayı, bu hissetmediğim ellerimi, bu çatılara serilen beyaz bitki örtüsünü alaşağı edecek soğukluğunu düşünüyorum. kalbimi buharlaștıracak bir sıcak iklim arayışlarımı. burnumun pembesini bile yok edemeyen aşklarımı. yanılgının ve yenilginin getirdiği öfkeyi. geride bırakmanın verdiği vicdan azabına sarılıp yaşadığımı hissedebilmenin buruk sevincini düşünüyorum. hep olduğu ve hep olacağı gibi; yanıldığım her adresi geride bırakırken yaşadığım o müthiş hürriyet ferahlığını, o deli rahatlamayı fakat bu rahatlığın altında yatan esas karakteri; kalbimin ait olduğu iklimi bulamayacağıma dair duyduğum ümitsizliği düşünüyorum. bu derin yeis halinin bir pehlivan gibi beni devirmesini seyrediyorum. ihtişamlı devrilișimin ardından, soğuktan uyuşan ayak parmaklarımı örtmek için bir battaniyeyi kaldıracak mecali bulamıyorum ellerimde. bağdaş kurup ayaklarımı dizlerimin arkasında ısıtmaya koyuluyorum.