İnsanlar nasıl olduğumu soruyorlar. Gerçekten nasıl olduğumu öğrenmek için. Bunu yazarak soranlara görüldü, sözlü soranlara duyuldu atıyorum. Herkesin sanki "iyiliğim" için çabalamasından çok sıkıldım.
Yine kimseyle konuşmak istemediğim, herkesle arama mesafe koyduğum o dönemdeyim. Aynı evde yaşayan insanlara bile koyduğum bu mesafe herkesi bıktırıyor. Gözlerim karadelik gibi, bir başkasının parıldayan gözleriyle denk geldiğinde içindeki ışığı emiyor. Belki bu yüzden saçlarımı da bir karadelik gibi siyaha boyamak istiyorumdur.
Öz saygı, öz sevgi, kendini tanımak, kendi sesini duymak ve benlik bilinci.
Hiçbirine sahip değilim. Kısa bir süreliğine sahip olduğumu sandım sadece, o kadar.
İşin sonunun nereye gideceğinin oldukça farkındayım. Sonu diyorum, çünkü bu sonu görebiliyorum. Sadece bu sefer insanlardan gizlemeye çalışmıyorum. Onlara açıkça bir sonun olduğunu ve yaklaştığını belirtiyorum. Ya gülüyorlar, şaka yapmıyor olduğumu bilseler bile komik geliyor; ya soğuk davranıyorlar, benden bunu duymaya alışkın değiller; ya da sadece uzaklaşıyorlar. Bundan dolayı kimseyi suçlayamam. Kimse yakınlarında sürekli somurtan, şikayet eden, ölümden bahseden birilerini bulundurmak istemez. Kimse sürekli kasvetli bir hava durumu içinde bulunmak istemez.
İnsanlara nasıl olduklarını da sormuyorum mesela. Alınıyorlar, farkındayım. Ama bunu umursayamıyorum. İçimden gelmiyor kimseyle konuşmak. Sadece kendi karanlığımın başkasını değil de beni bitirmesine izin veriyorum. Ne zaman biteceğim?