ligeianinturnalari

dikiş izlerinin bıraktığı yaralar, 
          	bir neşter ve bir bıçakla hatırlanır. 

ligeianinturnalari

"merhaba.
          ben ligeia.
          poe'nun ligeia'sı gibi. yani annem öyle demişti bir zamanlar. küçükken. uğuldamak gibi bir anlamı var. yunan mitolojisinde bir siren'in adıymış sanırım...
          kitapları, biri hariç bütün kuşları, brokoliyi ve portakal suyunu severim. insanlarla iyi anlaşamam. çünkü onları yeterince iyi anlamam, onların da beni anladıklarını sanmıyorum,
          sevmediğim insanlara sevmediğim yiyeceklerin ismini takarım. her gece uyumadan önce bine kadar sayarım. yatağımın altındaki canavardan hâlâ çok korkarım. bir de sürekli bir kelebeği avuçlarımla yakalamaya çalışırım.
          o kelebeğe mutluluk diyorlar. herkes bu kadar kolay elde edebilirken neden ben peşinde koşmama rağmen yakalayamıyorum bilmiyorum."

ligeianinturnalari

ligeia ve yanan evin içindeki turnaları.
Reply

ligeianinturnalari

"Donnie, Roberta Sparrow sana ne dedi?"
          
          "o, bana yeryüzündeki her varlığın yalnız öldüğünü söyledi."
          
          "bu sana nasıl hissettirdi?"
          
          "bana köpeğim Callie'yi hatırlattı. o, ben sekiz yaşındayken öldü. altına sürünerek girdi... verendanın. ölmek? yalnız olmak."
          
          "şu anda kendini yalnız mı hissediyorsun?"
          
          "bilmiyorum. yani inanmak isterim. değilim, ama ben sadece... herhangi bir kanıt görmedim bu yüzden ben... sadece artık bunu tartışmıyorum, anlıyor musun? sanki tüm hayatımı bunu tekrar ve tekrar tartışarak geçirebilirim ve sonunda artıları ve eksileri tarttığımda elimde hâlâ bir kanıt olmaz. o yüzden, artık bun tartışmıyorum. bu çok saçma."
          
          "tanrıyı aramak mı saçma olan?"
          
          "eğer herkes yalnız ölürse..."
          
          "bu seni korkutuyor mu?"
          
          "yalnız olmak istemiyorum."

ligeianinturnalari

seninle ölmeyi umursamazdım.
Reply