Babamın gençlik fotoğraflarına baktım dün akşam, dudaklarındaki zoraki tebessümün altında ne kadar sıkıntı barındırdığı okunuyordu gözlerinden. Birilerine sarılıyordu, gülümsüyordu ama belliydi hiç mutlu olmadığı.
Bana değil içindeki boşluğa bağır ama yankısı kafanın içinde üç yıl sürerse karışmam. Benim sürdü ve canımı zor kurtardım. Siktir git dön çocukluğunun sokağına. Ben öldürseler dönmem. Çocukluğunu ara oralarda bul. Ben görsem kaçarım. Sen git ara bul. Ararken bir de çiçek olsun elinde ama çiçeğini kopardığın saksıyla göz göze gelme sakın. Bakarsın da gitmez gözünün önünden yıllarca görgü tanığın. Bakarsan karışmam.
Bana da atma o ‘ne bok yiyeyim o zaman’ bakışını. Siktir git evine dön. Annen yaşıyor lan senin. Baban yaşıyor. Kardeşin yaşıyor. Dönmezsin de ölürse ailenden biri, başının sağ olmasını bile dilemem. Kalk, siktir git.
Bulamazsan yolu ben göstermem. Ona göre git.
Ben yüzmeyi de boğulmamak için öğrendim yastığımdaki denizde. Söylüyorum sana. Birisini çocuk gibi seversin de o gider başkasının gözlerinin içine bakarsa annesine bakar gibi. Bir de bakmadım derse. Bir de gelir sana bakarsa aynı gözlerle. Ekseni kayar lan hayatının. Ayakta duramazsın. Duramazsan da ben kaldırmam. Konuşma kendinden başkasıyla gerekmedikçe. Konuşma lan. Konuşursun da duydukların sıkarca canının boğazını. Nefessiz kalırsın da kaldığın yerden kaldırmam.