lustforgod

Her şeyin en iyisine layık olsaydın yanında ben olurdum.

lustforgod

Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm 
          Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ 
          Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı  
          Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle 
          Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar 
          Dursam ölürüm paramparça olur dünya 
          Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm 
          Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir 
          Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna 
          Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için 
          Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak 
          (Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu 
          Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç) 
          Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor 
          Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri 
          Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda 
          Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum 
          Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım 
          Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte 
          Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan 
          Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer 
          Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle 
          Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum 
          Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken 
          Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde 
          Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su 
          Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç 
          Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı 
          (Soluğunun elma kokması bundandı belki) 
          Bir elma kokusuna tutundum düşerken 
          Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı 
          Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle 
          Çocuksun sen, çocuğumsun.

lustforgod

güzel olan
          her günü seninle tekrar tekrar yaşamak
          erimek yarını olmayan zamanlarda
          durdurmak bir yerde bütün saatleri
          bütün kuralları kırıp parçalamak
          sonra varmak o yerlere
          mevsimlere dur demek
          kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
          güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
          sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
          delicesine içmek
          ve unutabilmek her şeyi ansızın
          sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
          birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
          güzel olan
          sevmek seni tanrılar gibi
          seninle tanrılaşmak...
          
          bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin
          ne bu şehir kalacak
          ne bu duygusuz sürü
          bu korkunç kalabalık
          her vapur seni getirecek bana
          bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim
          kapılar sana açılacak
          senin için söylenecek şarkılar
          şiirler senin için yazılacak
          her evde bir resmin
          her meydanda bir heykelin olacak
          ve sen kimi gün bir rüzgar gibi
          kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi
          kopup ötelerden, ötelerden
          yalnız bana geleceksin
          bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.
          
          ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
          sende buldum erişilmez hazları
          yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan
          duyguların en ölmezini sende duydum
          susuzluğum dudaklarında dindi
          yalnızlığım ellerinde
          çoğu gün unuttum açlığımı
          sende doydum...
          
          ilk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun
          anladım yaşadığımı her nefes alışta
          seninle geçtim bütün zamanlardan
          seninle var oldum
          eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.
          

lustforgod

Boynunda bir yer vardır, ben bilirim
            ne zaman oradan öpsem,
            değişir gözlerinin rengi
            yanar dudakların, terler avuçların
            dökülür kapkara aydınlık gibi
            omuzlarına saçların
            gitgide artar kalbinin vuruşları
            bir musiki halinde dünyamı doldurur
            ansızın bütün sesler kesilir
            zaman durur
            bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde
            her gün seninle yeniden var oluruz
            eriyip kaybolduğumuz yerde...
            
            sesini duymadığım gün
            yaşanmış değil
            açan çiçek değil
            öten kuş değil
            yüzünü görmediğim gün
            içimde yıldızlar sönük
            güneşler güneş değil
            seni sevmediğim gün
            seni anmadığım gün
            olacak iş değil...
            
            her günüm seninle geçsin
            o güneşe en yakın
            kimsenin varamayacağı bir dağ başında
            uçsuz bucaksız uzak denizlerde
            insan ayağı değmemiş ormanlarda
            uzaklarda, en uzaklarda
            o gemilerin uğramadığı limanlarda
            ışığım ol, alınyazım ol benim
            vatanım ol, evim ol
            yeter ki bir ömür boyu benim ol
            her günüm seninle geçsin...
Reply

lustforgod

kaderde senden ayrı düşmek de varmış
          doğrusu bunu hiç düşünmemiştim...
          seni tanımadan
          hele seni böyle deli divane sevmeden
          yalnızlık güzeldir diyordum
          al başını, kaç bu şehirden
          ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara
          rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git
          git gidebildiğin yere git diyordum
          oysa ki, senden kaçılmazmış
          yokluğuna birgün bile dayanılmazmış.
          bilmiyordum...
          
          yine de dayanmaya çalışıyorum işte
          bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen
          geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye
          rüzgar güzel bir koku getirmişse
          saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum
          yaşamak seninle bir başka zamanı
          bir başka zamanda seni yaşamak
          her şeyden önce sen
          elbette sen
          mutlaka sen
          ister uzaklarda ol
          ister yanıbaşımda dur
          sen ol yeter ki bu zaman içinde
          ben olmasam da olur
          seni bir yumağa sarıyorum yıllardır
          bitmiyorsun
          çaresizliğim gün gibi aşikar
          su olup çeşmelerden akan güzelliğin
          inceliğin ışık ışık yüzüme vuran
          sen güneş kadar sıcak
          tabiat kadar gerçek
          sen bahçelerde çiçekler açtıran
          sudan, havadan, güneşten yüce varlık
          sen, o tek sevgi içimde
          sen görebildiğim tek aydınlık
          
          bir nefes de benim için al
          havasızlıktan öldürme beni
          bulutlara, yıldızlara benim için de bak
          susadım diyorsam
          bir yudum su içmelisin
          ben yorulduysam sen uyumalısın
          ellerim sevilmek istiyor
          saçlarım okşanmak istiyor
          dudaklarım öpülmek istiyor
          anlamalısın.
          
          ağaçların yeşili kalmadı
          gökyüzünün mavisi yok
          bu dağlar o dağlar değil
          rüzgarında kekik kokusu yok
          kim bu çaresiz adam
          bu kan çanağı gözler kimin
          kaç gecedir uykusu yok
          gündüzü yok
          gecesi yok
          yok
          yok
          anladım
          sensiz yaşanmaz bu dünyada
          imkanı yok.