Ne diye ağlayacakmışım? Bak nasıl da sert basıyorum adımımı. Belki yürüyüşüm biraz serseridir ama inletir bastığım yerin toprağını. Biraz yılgın, biraz yorgun fakat en sonunda yine ben.
Ne diye ağlayacakmışım? Bak nasıl da sert basıyorum adımımı. Belki yürüyüşüm biraz serseridir ama inletir bastığım yerin toprağını. Biraz yılgın, biraz yorgun fakat en sonunda yine ben.
Bugünlerde bir sanrıdır gidiyor. Pek bir yavaş zihnim, hastalıklı vücudumu kollayamaz halde. Hastalıklı vücudum ise yavaş zihnimi taşıyamıyor. Benden bağımsız gelişen olayları takip etme zahmetinde bile bulunmuyor, günlerin hızına şaşırıp duruyorum. 38’li babaannem aşarken merdivenleri soluksuz, attığım ilk adımda yere seriliverecek gibiyim. Üstelik babaannem kadar uzun yaşamaktan da korkuyorum.
İmkansız olduğunu bildiğim ama olacağına dair umut kırıntılarından dahi zevk aldığım anlamsız arzularımın, fakir edebiyatlarımın, çocukluk sıkıntılarımın, gençlik bunalımlarımın anlamsızlığına kızdım. Ben her şey gibi kavgalarımı da yarıda bıraktım. Ve şimdi anlıyorum ki hayatımda, hayatta kalmaktan başka savaş falan istemiyorum.