Kadife yataklarda uzanıyordu Baba. İki oğlunun kavgasıydı yaşanan. Tam kavga denemez; ölüm döşeğindeki yaşlı babalarının vesiyetnamesini yazmak gerekirdi. Belki de güzel anıları hatırlamak, ellerini tutup, ardından tanrıya dua edeceğiz demek daha iyi olurdu. Ancak ahlak kurallarına karşıydı bunlar, artık kim yazdı ise. Küçük oğlan, babasının parmaklarını, elinin altına almış, kağıda babasının vasiyetnamesini yazıyordu. Aklı başında bir gençti, kindardı ama; abisinin payına konacak tarzda bir insan değildi. Babanın kısık sesinden ortaya çıkanları yazıyordu kağıda; Allah bilir doğru yazıp yazmadığını. Büyük kardeş ise elindeki çarmıhı babasının kafasının üzerinde tutuyordu. Acı içindeki İsanın gözleri, babanın gözleriyle kenetlenmişti. Herşey buğuluydu yaşlı adamın zihninde. Bunama denilebilirdi ancak Baba'ya göre farkındalığa ulaşmıştı. Her geçen saniye İsa'ya yaklaşıyor ve oğula mırıldanıyordu.
Evin arkasındaki arsa onaydı, küçük oğula.
Taşradaki tarla büyük oğlanaydı, yakmasında ne ederse etsindi tarlaya. Kimseye bir yararı olmamıştı şu ana kadar.
Büyük oğlan biraz sarhoştu, Cennete git babacığım, diye mırıldanıyordu buğulu gözlerle.
(Cennete git ki biz de şu diğer oğlun olan herifle cehennemde yanabilelim. Canımız feda sana ey Babacığım!)
Atlar ve tüm hayvanlar büyük oğlana
(Vasiyetnameyi yazmakla fazla düşkünüm ey bunak; düşünmekle değil, İsa'ya kavuşacakken son arzun dahi aramızı bozmaya.)
Altınlar -ki eğer kaldıysa- diğer oğula.
(Aldığın tüm içkilerin de sana satanın da canı cehenneme. Oradayken bunun pişmanlığını çekmeyeceğim, son halimde huzursuz etme beni.)
Quinta del Sordo sana kalsın.
(Günahlarından arınamayacağın kesin.)
-Seni seviyoruz, ey babacığım! .
Alkol kokusu şu an hiç olmadığından da keskin senin için. Elim tahta çamrıhı tutmaktan yara olacak sonra. Yaralara her acıdığında şu ölüm döşeğindeki zavallı sana sarhoşken yaşattığım ızdırabı ben de yaşayacağım. Mutlusundur umarım, çünkü ben de mutluyum. Hiç olmayacağım kadar hemde.