mabellejongin

beni anlamanı istediğim her noktada 
          	sen kendini anlattın 

mabellejongin

ondan bana ulaşan bir duygu var. durgunluk diyebileceğim rahatlatıcı bir sevinç. bunu belki de ben yaratıyorum ve onun kişiliğinde birleştiriyorum. o susarken, sigara içerken, bakarken, uyurken, severken, solurken. sanki bunalımı bile rahatlatıcı. o varken ya da yokken. teninin bu denli güzelliği sonsuz durgunluktan kaynaklanıyor ve bana bu sonsuz yeryüzünden, yaşamdan ve ölümden daha da sonsuz geliyor. işte bu duygu nedeniyle onunla olmalıyım, onsuz bile olsam.

mabellejongin

belki karşımda değilsin, yanılıyorum
          bu gözler senin gözlerin değil
          aldatıyorlar beni
          karanlığın gözleri olmalı bunlar 
          bir karanlığın gözleri olmalı 
          öyleyse sen hiçbir yerde yoksun
          sana hiçbir zaman yaklaşamayacağım
          yalan bu geçici sevinç, bu nur, bu ışık
          bu karanlığın ortasında yanan alev gözler 
          bu bir kadeh içki gibi aydınlık
          ben günden güne yok olmaktayım 
          bütün ışıkları kaldırıp attım bir yana
          anlamıyor musun 
          gökyüzü güneş olsa 
          sensiz karanlıktayım 
          

mabellejongin

hiçbir zaman olması gerektiği gibi değil dedi insanlar,
          müziğin sesi, sözcüklerin 
          yazılışı.
          hiçbir zaman olması gerektiği gibi değil, dedi, bütün bize öğretilenler, peşinden koştuğumuz aşklar, öldüğümüz bütün ölümler, yaşadığımız 
          bütün hayatlar,
          hiçbir zaman olması gerektiği gibi değiller,
          yakın bile değiller.
          birbiri arkasından yaşadığımız 
          bu hayatlar,
          tarih olarak yığılmış,
          türlerin israfı,
          ışığın ve yolun tıkanması,
          olması gerektiği gibi değil,
          hiç değil,
          dedi.
          bilmiyor muyum? diye 
          cevap verdim 
          uzaklaştım aynadan.
          sabahtı, öğlendi,
          akşamdı,
          hiçbir şey değişmiyordu
          her şey yerli yerindeydi.
          bir şey patladı, bir şey kırıldı,
          bir şey kaldı.