Enes’in parmakları tankın altında,
Göğsüne bir gül gibi düşmüş sapankayası.
İdealini arkadaşlarına,
Ruhunu meleklere emanet etmiş.
Sıkı sıkıya tutuyor fırlatamadığı taşını.
Bunun için savaşır Filistinli çocuklar,
Seyrederek Enes’in nâşını…
Enes’in dudağında kan vardı,
Gözlerinde ışık.
Bin not düşmüş gömleğinin cebine;
“Şehitler ölmez, bilirsin anacağım,
Onlar zaferlerini kanla örtsünler,
Zehir etsinler ekmeğini, aşını,
Ayaklarımın altında medeniyetin dişleri,
İnsanlık benim kanımda kaybetti savaşını!..
Bilirim anne, ben bir defa öldüm,
Sen her gün ölürsün.
Ölme anne!
Yeni kardeşlerimi doğur.
Bu sapanı alsınlar elimden,
Bu bayrak yerde kalmayacak,
Onlar büyütecek direnmenin yaşını.
Kanım yastığım benim,
Sen üzerime yorgan yap gözyaşını!
Bu, savaş dersidir anacağım,
Okulu sokaklarımız,
Kalemi sapanımız,
Defteri yüreğimizdir,
Öğretmeni Peygamberim.
Ben bir küçücük, on yaşında neferim,
Ben sınıfta kalmadım anne!
Rabbim takdirname verdi bana,
Nurumu şahit yaptı cihana.
Usulca koy yüreğime başını,
Sen de gölgesinde rahat uyuman için,
Bayrağıma gönder yap mezarımın taşını!..”