Hayatına giren herkes, bir görev üstlenip giriyor hayatına. Fark ettiysen, kimi sana seni hatırlatıyor, kimi kendinden kaçtığın yerini gösteriyor, kimi hayatın güzelliğini, kimi acımasızlığını anlatıyor sana.
Ve herkesin bir vakti olduğu için, vaktinden önce girmiyor kimse hayatına. Senin vaktinden önce dünyaya gelmediğin gibi, onlar da zamanını bekleyip, öyle giriyorlar hayatına...
Ve vakitleri dolduğunda da ya sudan sebepten, ya da büyük sebepten, farketmeden gidiyorlar. Senin de bir gün, nedeni ne olursa olsun, gideceğin gibi...
Sen "gitme" desen de, sen "lütfen" desen de, sen "onsuzluğa alışmak istemesen de", vakti bitmiş şeylerin önüne geçemiyorsun. Ve emin ol iyi ki de geçemiyorsun.
Çünkü vakti dolmuş birini hayatında tutmaya çalıştığında, sadece kendine eziyet ediyorsun. Çünkü bu, çalışmayan bir saatten doğru olan saati göstermesini beklemeye benziyor.
Neden mi böyle düşünüyorum? Çünkü hayatıma girmiş HERKES, bana bir şey öğretti. Ve ben öğrettiklerini anladığımda, gitti; bir diğeri öğretisi için hayatıma geldi.
Bu yüzden de kimsenin yokluğu koymadı bana. Acıtmadı canımı. "Vakti bitmişse, başka bir hikaye beni bekliyor" dedim. Hiçbirine de "doğru insandı", "yanlıştı" demedim. Çünkü yanlış dediğimden doğruyu öğrendiğim de oldu, doğru dediğimden yanlışı öğrendiğim de.
Lütfen sen de, eğer harcıyorsan, vakti dolmuş birinin peşinde daha fazla zamanını harcama.
Çünkü başka bir hikaye, yaşanmak için seni bekliyor.
O'nun için daha fazla vakit kaybetme.