mavilizeyno

Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
          	Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?

mavilizeyno

Yakında telefonumu değişeceğim ve uygulamayı bir daha yükleyemeyeceğim :')

mavilizeyno

@icecream6221 Çok sağol kuzum yarın izleyeceğim mutlaka❤️
Balas

mavilizeyno

"Figüranın repliğini söylemesi zordur. Saatlerce konuşmadan durur sahnede, ustaların tiratlarını dinlerken kendi sesini bile unutmuştur. Kısacık bir cümle söyleyecektir. Başrolün hayranlık yaratan oyununa devam etmesini sağlayacak küçük bir cümle. O cümleyi yanlış söyler, doğru düzgün bir tonlama yapamaz, yılların aktörlerini kızdıracak bir zamanlamayla açarsa ağzını ikinci bir şansı yoktur. Başroldeki, uzun konuşmalarından birinde şaşırsa bile dert etmez, bir sonraki repliğinde toparlar durumu. Ama figüranın tek şansı vardır, beş altı saniye sürecek bir replik. O yüzden bil ki ben her oyunun sonunda sadece figüranları alkışlarım. Asıl zoru onlar başarmıştır çünkü." 

mavilizeyno

Konuşması boyunca tuttuğum nefesimi bıraktım. Bir an elimin ayasıyla ezmek istedim bu ukala salyangozu. 
          
          "İşte tam da bunu diyorum Müzeyyen. Öldürmek istiyorsan öldür beni. Bu çok daha gerçek olacaktır. Sefilsen sefilsin, kötüysen kötüsün, katilsen katilsin. Kandırma kendini, maymun falan değilsin. İnsansın sen. Hangi din, hangi dil aklar kötülüğünüzü. Bir gün sana, 'Neden yaptın bu kötülükleri?' diye sorduklarında ne diyeceksin? 'Günün birinde salyangozun teki bana hiçbir maske kötülüğü örtemez dedi, o yüzden yaptım,' desen kim inanır sana?"
          
          Başım önde kalakaldım.
          
          "Konuşmak istemiyorum artık," diyebildim sadece. 
          
          "Yağmur dindi zaten, hadi git yoluna. Sitenin girişindeki bakkala uğrarsın sen şimdi. İki paket sigara alırsın. Biraz sohbet edersin. Eve geç gitmek, Çiğdem'i biraz daha geç görmek için elinden geleni yaparsın. Hep kaçtın, yine kaçarsın. Git hadi. Git."

mavilizeyno

-Aile Çay Bahçesi
Balas

mavilizeyno

Kararlılıkla döndüm arkamı. Çokbilmiş salyangozun bir kelimesini daha duymak istemiyordum. Bütün erken ölümleri, savaşları, açgözlüleri, iktidar hırsıyla yanıp kavrulan bedenlerin günahlarını, salyalı ağızların yalanlarını, sahte mutlulukların felce uğrattığı duyguların ağırlığını bana taşıtmasını istemiyordum. 
            
            Hırkamın önünü kapatıp yürümeye başladım. Üç dört adım atmadan cılızlaşan çığlığını duydum.
            
            "Hep kaybedeceksin Müzeyyen. O kumar masasında kaybeden hep sen olacaksın. Kabul et artık bunu!"
            
            Döndüm. Hızla yürüdüm incir ağacına doğru. Koştum. Çantamı bir balyoz gibi sallayıp çaktım hayvanın tepesine. Bir daha, bir daha, bir daha. 
            
            Kabuğu çatırdadı. O tüyler ürpertici sesin yankısı tüm dünyayı kapladı.
            
            Paramparça oluncaya kadar devam ettim. Durdum sonra. Kesik kesik nefes alıyordum. Terlemiştim.
            
            Ağaçtan yaprak koparıp sildim çantamı. Elimi kırmızı bir salyangozun sümüksü bedeniyle kirletecek değildim. 
            
Balas

mavilizeyno

Bir tüccar Mutluluğun Gizi'ni öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir şatoya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş.
          
          Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış. Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş; dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli bir yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarla konuşuyormuş. Bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki saat beklemek zorunda kalmış.
          
          Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge ama Mutluluğun Gizi'ni açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını, kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini söylemiş.
          
          'Ama sizden bir ricada bulunacağım,' diye eklemiş bilge. Delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla yağ koymuş. 'Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz.'
          
          Delikanlı sarayın merdivenlerini inip çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış. 

mavilizeyno

'Güzel', demiş bilge, 'peki yemek salonumdaki Acem halılarını gördünüz mü? Bahçıvan başının yaratmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü? Kütüphanedeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?'
            
            Utanan delikanlı hiçbir şey göremediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabaladığından, başka bir şeye dikkat edememiş. 
            
            'Öyleyse git, Evrenimin harikalarını tanı,' demiş ona bilge. 'Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin.'
            
            İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış, tavanları süsleyen sanat yapıtlarına dikkat ediyormuş. Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat yapıtlarının zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce, gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış. 
            
            'Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?' diye sormuş bilge. 
            
            Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş. 
            
            'Peki,' demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi, 'sana verebileceğim tek bir öğüt var: Mutluluğun Gizi dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan.'
            
Balas

mavilizeyno

Neden? 
          
          Neden verdiğim değerin yarısını bile göremiyorum? Neden çabalarım hep boşa gidiyor? Neden bir kez de olsa tercih edilen kişi ben olmuyorum? Neden hep dışlanan kişi olmak zorundayım? Neden sevdiğim kadar sevilmiyorum? Neden sevilmek için hep uğraş vermek zorundayım? Neden özenle yaklaştığım kişiler bana özenle yaklaşmıyor? Neden günün sonunda üzülen ben oluyorum? Ben neden sevilmiyorum?
          
          Neden?

mavilizeyno

  "Bu ne?" diye sordu savaşçı.
            
          "Felsefe Taşı ve Edebi Hayat İksiri. Simyacıların Büyük Yapıtı. Bu iksirden içen kimse kesinlikle hasta olmaz ve bu taşın küçük bir parçası herhangi bir madeni altına çevirir."
            
          Üç savaşçı kahkahayla güldüler. Simyacı da onlarla birlikte güldü. Yanıtı çok eğlenceli bulmuşlardı. Bunun üzerine, iki yolcuya, eşyalarıyla birlikte gitmeleri için fazla güçlük çıkarmadılar. 
            
          "Deli misiniz siz?" diye sordu delikanlı biraz uzaklaşınca. "Onu neden böyle yanıtladınız?"
           
           "Sana hayatın çok basit bir yasasını göstermek için: Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla göremeyiz onları. Peki neden bilir misin? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar."
          
          -SİMYACI

mavilizeyno

Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da;
          Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
          Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte,
          Yani yürekte.
          
          Mesela bir barikatta dövüşerek
          Mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
          Mesela denerken damarlarından bir serumu
          Ölmek ayıp olur mu?
          
          Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da;
          Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
          
          Seversin dünyayı dolu dizgin
          Ama o bunun farkında değildir.
          Ayrılmak istemezsin dünyadan
          Ama o senden ayrılacak!
          
          Yani elmayı seviyorsun diye
          Elmanın da seni sevmesi şart mı?
          
          Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık,
          Yahut hiç sevmeseydi
          Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
          
          Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da
          Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil!
          
          Nazım HİKMET