6. BÖLÜM ALINTISI;
“Bu ne?” diye fısıldadım Demir duymasın diye.
Cihan’ın kaşları anında havaya kalktı. “Bir şeye benzetemedin mi?”
Dudaklarım büküldü. Yine dönüp ona baktığımda yüzlerimiz arasında az bir mesafe vardı ve artık ikimiz de buna alışmış gibiydik. “Anlayamadım.”
“Demir’inkini anlayıp da?”
Sağ omzumu silktiğimde omzunda yavaşça sürtündü. “Onunkini anlayabiliyorum; ama seninki...” Çizdiği resme göz attım. İki çöp adam çizmişti. Biri uzun biri kısaydı. Bunları anlamak zor değildi; ama ortalarında duran şeyin ne olduğunu kavrayamadım. Cihan imdâdıma yetişti. Dudaklarını kulaklarıma doğru iyice yaklaştırdığında nefesimi tuttum, “Kedi.” dediğini zar zor işittim.
Çünkü sıcacık nefesi, kulağımı yakıp kavurmuştu.
Sert bir soluk verip gülmeye çalıştım. “Ona pek benzemiyor.”
“Ressam değilim.” diye yanıtladı beni. “Çizebiliyorsan yardım et.” Kalemi sıkıca tutan eline baktım. Kalbimin sesini bastırmaya çalışarak, “Öyle olsun.” dedim ve ona biraz daha yaklaşarak bu kez bacaklarımızın birbirine değmesine sebep oldum. Görmezden gelmek, hatta hissetmekten kaçınmak istedim. Elimi elinin üzerine koydum; ama düz duran kaşları anında aşağı inmişti. Ona dokunduğum için kaşları çatıldı sanmıştım fakat hemen dile geldi endişemi sildi.
“Oda sıcacık, elin buz gibi.”
Yeşillerimi Cihan’ın sanatına çevirdim. “Kolay ısınan biri değilim.” Elini kedinin başını çizmek için hareket ettirdiğimde gölgesi üzerime düşmüş, benim gibi eğilmişti.
“Boşuna Adana’nın sana göre olduğunu söylememişim.”