mayisum

Gittiğinden beri hiçbir şey yolunda gitmiyor. 

mayisum

Artık hayatıma kitaplardan, şiirlerden ve tablolardan bahsedebileceğim olgun kişiler girsin. Tüm saçma sapan insanları kendime çekiyormuşum gibi hissediyorum. 

mayisum

@Jeannvz bilinmeyen şairler, az bilinen şarkılar, daha doğrusu temiz kalmış şeyler hep ilgimi çeker. Şimdi ki nesli bilirsin, her şeyi romantize etmeyi veya bi anda patlayan şarkı veya şiiri manevi olarak kirletmeyi çok kolay bir şekilde başarıyorlar. Bu yüzden insanların tanımaması tercihimdir. Didem madak şiirlerini okuyunca gerçekten bir şeyler hissediyorum ama atilla ilhanın “ben sana mecburum” şiirinde artık hiçbir şey hissetmiyorum. Sıradanlaşmış, haketmeyen insanlara bahşedilmiş bir şiir olduğundan manevi olarak değerini kaybetti. Bu arada sözüm kesinlikle şiir sevenlere değil, şiir ile ilgisi olmayan ama sırf popüler diye ayak uyduran kişilere. 
Reply

Jeannvz

Elbette sevmeye bilirsin Paul Cezanne sonuçta zevkler her zaman uyuşmaz
            Evet velazquez-nedimeler resmini gördüm sana yazdıkdan sonra biraz daha tablolara bakındım, seninle bu konuları daha detaylı konuşmak için karşıma çıkıştı o zaman
            O da çok güzel bir tablo her şey çok net ve kusursuz bir resm 
            Didem madak'ada dün gece şiirlerine biraz baktım keşke daha önceden tanısaymışım kendisini  gerçekten söylediğin kadar varmış 
            Didem madak'ın bir cümlesi beni çok etkilemişti: " Bayım, bu gidişleriniz beni şair, sizi şiir yapacak."
            Çok güzel gerçekten böyle şairler her zaman bulamayız biraz geç tanıdım ama iyi ki tanımışım 
Reply

mayisum

@Jeannvz atilla ilhanın şiirlerini, her teneffüste okulun kütüphanesine gider okurdum. 
            
            Didem madak son zamanların şairi, muazzam şiirleri var. Annesi için yazdığı şiiri okumalısın. 
            “ Bazen ölmek istiyorum
            Beni yeniden doğurman için”
            
            
            Zevklerimiz az çok benziyor bence. Dünya klasiklerini çok seviyorum. Suç ve ceza en sevdiğim klasiklerde başta yer alıyor. O pişmanlık, suçluluk ve vicdanı bir zat hissettim. 
            
            
            Paul cezanne tarzını ben pek sevmem, natürmort çalışmış genellikle ve benim hiç hoşuma gitmiyor. Ben de çiziyorum ve gerçekten natürmort çizmekten nefret ediyorum. 
            
            Tablolar konusunda zevklerimiz çok zıt ben, ben ünlü tabloları sevmiyorum. Sevdiğim tek ünlü tablo son akşam yemeği, onun da çok fazla ayrıntı ve anlatmak istediği bir şey olduğu için. 4 saat son akşam yemeği hakkında konuşmuştuk hocamızla, eşsiz bir tablo. 
            
            Fotoğrafları bile zor bulunan bir tablo var, eskiden erkeklerin hayalindeki harem. Ben onu hocamızın bilgisayarında görmüştüm çok araştırdım ama bulamadım. Erkekler, kadınların haremde çıplak dolaştığını düşünüyormuş ve bunun üzerine çıplak kadınları tüm ayrıntıları ile çizmişti. Onda da çok fazla detay vardı ama pek hatırlamıyorum. 
            
            Velazquez-nedimeler tablosunu biliyor musun? Perspektifler, ince ayrıntılar o kadar kusursuz ki. Adamın arkasına bakışı, aynadaki yansıma, yüzlerdeki ifadeler… bakmalısın bu tabloya. 
Reply

mayisum

Birisi bir zamanlar aşkın yanlış anlamanın sonucu ortaya çıktığını söylemişti. Bizler yanlış anlamayı ararız. 
          Anlaşmayı başardığımızda birini gerçekten anladığımızda, aşk da sona erer. Güzel olan her şeyi ona atfederiz ve sonra ona aşık oluruz. Ancak elde ettiğimiz eksik bir gerçek oluyor… çünkü gerçeği bilmek istemiyoruz. Gerçeği bilmek ve karşındakini anlamak aşkın bitmesi demektir. Yani bir bakıma Aşk yanlış anlaşılmanın sonucudur. Birini anlamadığımızda aşık oluruz ancak kişinin gerçeğinin farkına vardığımızda onun düşündüğümüz kişi olmadığına karar veririz.

mayisum

Ve sonunda senin ile ilgili son anıları da silmeyi başardım. Kalbime bi ağırlık oturdu, gurursuzluğuma mı üzüldüm yoksa aptallığıma mı bilmiyorum. Abartılacak bir güzelliğin yoktu, sevgimle güzelleştirdim seni. Tapılası değildin, taptım. Sensizliği de sevdim.  bana beni hatırlattı ve şimdi yeni bir sayfa açma zamanı. 

mayisum

          
          nermin, ben alışamadım be kızım. bana sensizliği nasıl alıştırabilirler söylesene? özledim. yemin ederim siktir ettim herşeyi aklımın ucundan gitmiyorsun. sanki zihnimde bir hâkimiyet kurmuşsun. daralıyorum. içiyorum. dağıtıyorum. berbat durumdayım. beni göm o dudağının yanındaki çukura bırak nefesleneyim nermin.
          
          
          -Ahvec

mayisum

Harese nedir bilir misin? 
          Hırs, haris, ihtiras, muhteris. 
          Harese şudur, develer çöl gemileri derler, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar da dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikenleri koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Bölece yedikçe kanatır, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunamazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. 
          
          
          Tarih boyunca birbirlerini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.