'Bir an geliyor, bir şeyler kırılıyor insanın içinde, bir şeyler yıkılıyor, bir enkaz altında kalıyor, gece çöküyor içinin en kuytu kentine.
Sonra ne oluyor biliyor musun ? " Hadi kalk ölüme gidiyoruz" dese, ellerini uzatıp, kocaman bir tebessümle gideceğin insan, hiç oluyor. Hiçbir dilde telaffuzu bulunamayan bir hiç.
Düşüncelerinin vazgeçilmezi, sana kıyılarda boğulmayı öğretiyor. Dahası var mı? Dahası yok.
Sonra,Sonra işte
Kırık bir uçurtmanın hüzünü yerleşiyor zihinine. Tarifi mümkün olmayan uzun geceler eşlik ediyor sana. Uykunun eksikliği artık pek de bir şey ifade etmiyor senin için. Kâğıtlara sığdıramadığın, en hisli şâirlerin bile yazamadığı, şarkıların yanında anlamsız kaldığı, o duyguların;
Yıldızsız geceler, harap olmuş bir şehir ve birde menzili belirsiz kırık dökük yorgunluklar kalıyor sana, Kala Kala.
Ve ne kadar haketmediğini düşünsen de, onsuz geçen her gecen, kimsesiz bir çocuğun kışına dönüyor.
Gözlerini usluca kapatıp, zaman dileniyorsun rüyâlarından, bir avuç zaman.