melanxalik

christian gaubert - la lecon particuliere.

melanxalik

@ melanxalik  ortalıkta dolaşan çocuklara bakıyorum, insanlar yüzlerinde gülümseme ve sevecen tavırla izliyor küçük çocukları. Yine o kötü bakışları hissediyorum üstümde. Çocuklarda hiç sevilmez mi? Sende bir zamanlar çocuktun. Gibisinden kınayışları takılıyordu kulaklarıma. Sahi bende çocuktum değil mi? O yüzden bu çocukları gördüğümde gözlerim önünde canlanıyor o görüntüler. 
          	  
          	  Sonda bir çocuk ilişiyor genç kızın gözlerine. Bembeyaz yuvarlak yüzü, iki yandan örülmüş sarı saçları, mavi parlayan gözleri ve şekeri andıran al kırmızı yanakları olan küçük çocuğu gördü. Uzun uzun baktı öyle, tanıdık manzaraydı. Maziden kalma anılar, yaşanmışlıklar üşüştü beynine. Örgülü saçları beyaz tokalarla sabitlenmiş, üzerinde düzenli okul formasıyla ilk okul günü olan küçük kız yanında annesiyle birlikte yürüyor ve bir anda önünde babasını görüyor. Aylar, hatta yıllarca azar yiyeceğini bilmeden koşuyor babasına doğru. Sonra başka bir görüntü geliyor... Karanlık bir oda ve arka planda duyulan bağırışlar, kırılan cam sesleri. Elleri ile bile kapatamıyor kulaklarını, annesi çağırırsa ve duymazsa sonu olurdu çocuğun, biliyordu. Ve tekrar yeni bir görüntü... Küçük çocuk olduğu yerde cılız bedeniyle titriyor neden sinirlendiği belli olmayan sevgili annesini izliyordu. Korkuyordu kafasını kaldırmaya, kızardı annesi onuda bilirdi. Sonra her şey bir anda oldu. Yüzüne kapanan yastık ve zorlanan nefes alışları... Genç kız kafasını iki yana sallamaya başladı. Önünde ne bir çocuk, ne kızgın bir anne, ne de başka bir şey yoktu bu kez. Kaldırım kenarında durmuş geçen arabaları izliyordu fark etmeden. Kendi kendine düşündü genç kız. Aslında çocukları değilde, çocukluğunu sevmiyordu. O çocukları görünce aklına gelen çocukluğunu sevmiyordu.
Reply

melanxalik

christian gaubert - la lecon particuliere.

melanxalik

@ melanxalik  ortalıkta dolaşan çocuklara bakıyorum, insanlar yüzlerinde gülümseme ve sevecen tavırla izliyor küçük çocukları. Yine o kötü bakışları hissediyorum üstümde. Çocuklarda hiç sevilmez mi? Sende bir zamanlar çocuktun. Gibisinden kınayışları takılıyordu kulaklarıma. Sahi bende çocuktum değil mi? O yüzden bu çocukları gördüğümde gözlerim önünde canlanıyor o görüntüler. 
            
            Sonda bir çocuk ilişiyor genç kızın gözlerine. Bembeyaz yuvarlak yüzü, iki yandan örülmüş sarı saçları, mavi parlayan gözleri ve şekeri andıran al kırmızı yanakları olan küçük çocuğu gördü. Uzun uzun baktı öyle, tanıdık manzaraydı. Maziden kalma anılar, yaşanmışlıklar üşüştü beynine. Örgülü saçları beyaz tokalarla sabitlenmiş, üzerinde düzenli okul formasıyla ilk okul günü olan küçük kız yanında annesiyle birlikte yürüyor ve bir anda önünde babasını görüyor. Aylar, hatta yıllarca azar yiyeceğini bilmeden koşuyor babasına doğru. Sonra başka bir görüntü geliyor... Karanlık bir oda ve arka planda duyulan bağırışlar, kırılan cam sesleri. Elleri ile bile kapatamıyor kulaklarını, annesi çağırırsa ve duymazsa sonu olurdu çocuğun, biliyordu. Ve tekrar yeni bir görüntü... Küçük çocuk olduğu yerde cılız bedeniyle titriyor neden sinirlendiği belli olmayan sevgili annesini izliyordu. Korkuyordu kafasını kaldırmaya, kızardı annesi onuda bilirdi. Sonra her şey bir anda oldu. Yüzüne kapanan yastık ve zorlanan nefes alışları... Genç kız kafasını iki yana sallamaya başladı. Önünde ne bir çocuk, ne kızgın bir anne, ne de başka bir şey yoktu bu kez. Kaldırım kenarında durmuş geçen arabaları izliyordu fark etmeden. Kendi kendine düşündü genç kız. Aslında çocukları değilde, çocukluğunu sevmiyordu. O çocukları görünce aklına gelen çocukluğunu sevmiyordu.
Reply

melanxalik

Farazi & Kayra - Alt geçit.

melanxalik

@ melanxalik  "Sobalı evlerin beton zeminlerinde saklan." 
            
            "Bu gün biraz daha yüksek görünüyor karanlık gölgeler... 
            Ya ağaçlar büyüdü, ya da ben küçüldüm. Kim biliyor, belki de bu gölgeler kimisinin sakladığı hüzündür.  Belki bir annenin, belki işten yorgun gelmiş bir babanın, belki de oyuncağı elinden alınmış bi çocuğun hüznü. 
            Dur bir dakika. Unutmuşum ben. Hayat bu kadar masum değildi değil mi?! Son dediğim biraz komik kaçtı..."
            Söyledi düşüncelerinde kaybolmuş genç. Ruhunu yitirmiş ölü bir kahkaha firar etti dudaklarından, arkadaş olduğu soğuk duvarlara karşın. Tekrardan yineledi acı gerçekleri.
            "Hayat bu kadar masum değil. Çocuklar elinden alınmış oyuncak bebek için hüzünlenecek kadar şanslı değiller."
Reply

melanxalik

Geceye küçük bir parça. 
          Radansa - geberttim sinekleri. 

melanxalik

Her kese bol yıldızlı, huzurlu geceler dilerim. 
Reply

melanxalik

Şu an odamda oturmuş, önümde eski fotoğraflar var. Karşımda küçük bebek fotoğrafları, bana benziyorlar. Mavi gözleri, sarı kıvırcık saçlar, ince dudakları, al yanakları... Evet, evet aynı bana benziyorlardı bu bebekleri. Nasıl olur diye düşündüm, bu bebekler her gün ittiham masasında ölüyordu ve bu oda onların mezarlığıydı. 
            
            Uzun uzun baktım, artık gerçekliğe dönsem iyi olacak. En azından şimdiki zamanın gerçekliğine..
Reply

melanxalik

@ melanxalik  "Ölü bebekler odamı sardı, garip bir duygu." 
            Her gece bir yeni bir mahkeme kuruluyor, küçük kız çocuğu titreyen cılız bedeni ile durmuş ittiham masasında. Her gün farklı yaşlarda aynı çocuk ilişiyor gözlerime. İnsanlar hep bir ağızdan konuşup ittiham ediyor küçük çocuğu. Neydi suçu acaba? Böyle bir nefreti hak edecek neler yapmıştı acaba bu küçük beden. 
            
            Dolu dolu gözleri takıldı gözlerime, sanki bir bir itiraf ediyordu suçlarını. Gözleriyle anlatmak ister gibi bakıyordu biraz. Sonra sahne karardı, bir görüntü canlandı. Küçük kız çocuğu, masum bir şekilde uyuyordu. Tanıdık geldi bir yerden karşımdaki görüntü... Biraz düşündüm, acıyan beynimi gözardı ederek düşünmeye çalıştım. Evet oydu, ittiham edilen küçük çocuk. Uyuyordu sessizce, sabah ışıkları pencereden süzülüyor yüzüne yansıyordu. Orta yaşlarda bir adam geldi, küçük çocuğa yaklaştı baktı, baktı ve gitti.. doğum gününün hevesi ile uyandı küçük çocuk gözleri aradı odayı, mavi parıldayan gözleri aradığını bulamamış gibi dikildi annesinin gözlerine. Heyecanla sordu babasını. Üzüntüyle başını eğdi kadın, çocuğa sarıldı. Hiç bir şey bilmeyen kızın kulaklarına ilişti annesinin sesi; babası sabah onu öpmüş ve gitmişti.  Sabırsızca yerinde kıpırdadı babasının ona hediye almaya gittiği düşüncesiyle. 
            
            Günler geçti o günden, sonra aylar ve yıllar. Küçük kız kendi kendine düşündü hep, acaba ne yaramazlık yaptı da babasını üzdü diye. Oysa hiç bir zaman yaramaz bir çocuk olmamıştı kendisi. Yıllarını doldurdu böyle ve şu an bu ittiham masasında insanlar tarafından ittiham ediliyor. Babasının kütüğünü, onun yüzünden gittiğini bağırıyorlardı. 
Reply