siyahbisikletim
Yaralasar 2 Yankı'nın acıyor dediği sahnede bitiyor
@melisaaaaaaa2323
0
Obras
1
Lista de lectura
17
Seguidores
Ve bölümdeki ikinci alıntımız.❤️ Dudaklarım titredi ve gözlerim sızladı. Bir ruh acı hissetmez, ağlayamazdı. Fakat benim gözlerim doluyor ve canım yanıyordu. Belki de bedenim hâlâ yaşadığı içindir bilmiyorum ama acıyı hissediyorum. "Unut," dedim onun küçücük ellerini tutarken. "Sen geçmişim olan küçük çocuk, gelecekteki sen konuşuyor," deyip elini sıktım. "Bana bir iyilik yap ve bu gece yaşayacağın her şeyi unut." Zaten öyle de yapmıştı, değil mi? Her şeyi unutmuştu. "Büyüyünce de geçmiyor çocuk, şimdi unut ki bir süre daha kurtar beni. Üzgünüm ama ben şimdilerde senin kadar güçlü değilim çünkü şimdilerde hayatımda daha fazla canavar var." Keşke ona sesimi duyurmamın bir yolu olsaydı. Keşke geçmişe müdahale etmemin bir yolu olsaydı. O zaman tutardım çocukluğumun ellerinden. Alıp götürürdüm ki onu buralardan. Gelecekten gelerek geçmişimi yeniden büyütürdüm. Ben kendimin annesi olur ve büyütürdüm onu. Geçmiş ve gelecek neden birbirinden bu kadar uzaktaydı? Neden böyle olmak zorundaydı? Oysaki geçmişteki çocuk Elzem'in, gelecekteki Elzem'e ihtiyacı vardı. Kurtulmak için büyümek istemiştim. Tüm sıkıntıları büyümek için çekmiştim. Fakat gözden kaçırdığım bir şey vardı. Ben büyümüştüm ama küçük bir kız çocuğunu geride bırakarak. Oysaki o çocuk, beni şimdiki günlerime getirmek için neler çekmişti. "Özür dilerim..." diye fısıldayıp avuç içine dudaklarımı bastırdım. Evet ben Elzem Akay, kimsenin önünde eğilmeyen o güçlü kadın, kendi çocukluğumun önünde diz çöküp ondan özür diledim. Ben bugün kendimden çok özür diliyorum çünkü ben kendimi bitirdim. Kendi çocukluğumu bitirdim. Hani dedi ya, "Kimsenin benim iyiliğimi düşünmediğini hissediyorum. Ben bile anne," demişti, "Ben bile kendi iyiliğimi düşünmüyorum. Tıpkı bir kukla gibiyim. Kim iplerimi nereye çekerse o yöne savruluyorum," demişti ya, doğruları söylemişti. Ben asla kendimi hiç düşünmedim. İşte bu yüzden yıllar sonra ilk kez kendimden özür dilerim. Oysaki benim tüm özürlerim kendime olmalıydı...
Yaralasar 2 Yankı'nın acıyor dediği sahnede bitiyor
Ve bölümdeki ikinci alıntımız.❤️ Dudaklarım titredi ve gözlerim sızladı. Bir ruh acı hissetmez, ağlayamazdı. Fakat benim gözlerim doluyor ve canım yanıyordu. Belki de bedenim hâlâ yaşadığı içindir bilmiyorum ama acıyı hissediyorum. "Unut," dedim onun küçücük ellerini tutarken. "Sen geçmişim olan küçük çocuk, gelecekteki sen konuşuyor," deyip elini sıktım. "Bana bir iyilik yap ve bu gece yaşayacağın her şeyi unut." Zaten öyle de yapmıştı, değil mi? Her şeyi unutmuştu. "Büyüyünce de geçmiyor çocuk, şimdi unut ki bir süre daha kurtar beni. Üzgünüm ama ben şimdilerde senin kadar güçlü değilim çünkü şimdilerde hayatımda daha fazla canavar var." Keşke ona sesimi duyurmamın bir yolu olsaydı. Keşke geçmişe müdahale etmemin bir yolu olsaydı. O zaman tutardım çocukluğumun ellerinden. Alıp götürürdüm ki onu buralardan. Gelecekten gelerek geçmişimi yeniden büyütürdüm. Ben kendimin annesi olur ve büyütürdüm onu. Geçmiş ve gelecek neden birbirinden bu kadar uzaktaydı? Neden böyle olmak zorundaydı? Oysaki geçmişteki çocuk Elzem'in, gelecekteki Elzem'e ihtiyacı vardı. Kurtulmak için büyümek istemiştim. Tüm sıkıntıları büyümek için çekmiştim. Fakat gözden kaçırdığım bir şey vardı. Ben büyümüştüm ama küçük bir kız çocuğunu geride bırakarak. Oysaki o çocuk, beni şimdiki günlerime getirmek için neler çekmişti. "Özür dilerim..." diye fısıldayıp avuç içine dudaklarımı bastırdım. Evet ben Elzem Akay, kimsenin önünde eğilmeyen o güçlü kadın, kendi çocukluğumun önünde diz çöküp ondan özür diledim. Ben bugün kendimden çok özür diliyorum çünkü ben kendimi bitirdim. Kendi çocukluğumu bitirdim. Hani dedi ya, "Kimsenin benim iyiliğimi düşünmediğini hissediyorum. Ben bile anne," demişti, "Ben bile kendi iyiliğimi düşünmüyorum. Tıpkı bir kukla gibiyim. Kim iplerimi nereye çekerse o yöne savruluyorum," demişti ya, doğruları söylemişti. Ben asla kendimi hiç düşünmedim. İşte bu yüzden yıllar sonra ilk kez kendimden özür dilerim. Oysaki benim tüm özürlerim kendime olmalıydı...
Bugün sizlerden o kadar güzel mesajlar geldi ki. Her birini okumak beni çok mutlu etti. İyi ki diyorum ve benim buradaki tüm iyikilerimin sonuna genelde hep siz gelirsiniz. Evet, iyi ki siz.❤️ Şimdi sizleri alıntıyla baş başa bırakıyorum :) *** Sıkıca sandalyeye bağladığı küçük çocuktan cevap alamayınca, onun çenesini sertçe sıktı. "Konuş Elzem!" diye bağırdı. "Benden ne gizliyorsun?" Başını geriye çekip anneannemden kurtulmaya çalışan çocuk, "Zaten biliyorsun," diye fısıldadı. "Sen, babam, Sıraç ve Yavuz en başından beri bendeki sorunu biliyorsunuz! Hadi inkâr et Suzan Hanım," dedi hayal kırıklığı içinde. "Hiçbir şey bilmiyorum de! Baban ve kardeşlerinde bilmiyor desene!" Kaşlarını çatarak anneanneme baktı. "Bir Avcı nasıl hissetmez içimdeki karanlığı? Evet, hepinizin ne halt olduğunu biliyorum!" diye bağırdığında yüzüne yediği şiddetli tokatla susturulmuştu. Ne zaman sesini duyurmaya çalışsa hep böyle susturulurdu. Onca yıl gözden kaçırdığım bir gerçeğe çocukluğum beni uyandırmıştı. Avcılar tüm ruhları hissederdi, değil mi? Annemin içindeki ruhu hisseden ailem, nasıl benim içimdeki ruhu hissetmedi? Hepimizin bakışları erkek kardeşlerimi buldu. "Sıraç?" diye fısıldadım. "Doğru mu söylüyor?" Gözlerinin içine baktım. "Başından beri biliyor muydunuz?" dedim fakat alacağım cevaptan ölesiye korkuyordum. Sıraç eliyle çocukluğumu gösterip kahrolmuş bir halde bana döndü. "Bilmiyordum Elzem!" dedi güçlükle konuşurken. "İnandığım her şeyin üzerine yemin ederim ki bilmiyordum be kızım." Yenilgi içinde küçük Elzem'in yanağındaki tokat izine baktı ve gözleri doldu. "Kahretsin, bilmiyordum!" diye bağırdığında ayakta zor duruyordu. Bu anıda gördüklerini kaldıramamıştı oysaki ben hepsini bizzat yaşadım.
Yeni bölümden sizler için küçük bir alıntı.❤️ "Yine daldın." Yavuz elini omuzuma koyunca bana yönelik endişesini gizleyemiyordu. "Zihnine girdiğimizden beri fazla durgun gibisin," dedi. Kendimle yüzleştiğim için bu olağan bir durumdu. Doğrularımı ve yanlışlarımı film izler gibi uzaktan izliyor ve kendi eleştirimi yapıyordum. Hayatım film olmuş gibiydi ve ben seyirci konumundayım. Dışarıdan bir bakış açısıyla her şeyi daha iyi anlıyordum. O gün geldi çattı Suzan Hanım. Zihnime olan bu yolculukta yıllardır kaçtığım yüzleşme yaşanacak ve sadece birimiz buradan çıkacaktı. Bakalım ikinci kez kardeşimi senden korumayı başarabilecek miyim? "Film gibi geliyor Yavuz." Itır'ın kapıya yaklaşıp kendi masumiyet testini yaptığını izlerken iç çektim. "Uzun yıllar sonra hayatım bana film gibi geliyor ve finali beni korkutuyor." Güldü. "Bu senin filminse korkmana gerek yok kardeşim." "Neden?" "Çünkü başrol ölürse film biter." "Peki ya filmin son dakikalarına girdiysek?" Bu soru onu rahatsız etmiş gibi bana döndü. "Ne demek istiyorsun?" Gözlerim dolduğunda ona gülümsemek için kendimi zorladım. "Peki ya başrol finalde ölüyorsa?" Yutkunarak bakışlarını kaçırdı. "Ben mutsuz son sevmem." "Ben de mutlu son bilmem..." Mutluluk hiç sahip olmadığım bir duyguydu. Çok garip değil mi? Hayatımda arzuladığım her şeye bir şekilde sahip oldum, ama asla sahip olamadığım tek şeyin adı mutluluktu. Evet, gerçekten de çok garipti.
Yeni bölümden küçük bir alıntı.❤️ Şimdi her ikisi düşman gözlerle birbirine bakıyordu. "Kız kardeşimle olan ilişkime karışamazsın!" Sıraç ona doğru atıldığında Gediz hemen koşarak onu durdurmuştu. Savcı ise zerre korku duymadan ona bakıyordu. "Elzem'in abisi olman çok mu umurumda sanıyorsun? Bir daha ona karşı böyle bir yaklaşımda bulunduğuna tanık olursam..." deyip ona doğru bir adım attı. "Seni Elzem bile benden kurtaramaz." Peki bunları söylerken son derece sakin ve rahat duruşu yok mu, sanki gözlerimin önünde hiç abimi tehdit etmemiş gibiydi. "Sen onu tehdit mi ettin?" Soya kaşlarını çatarak Sıraç'ın önüne geçti ve Savcı'nın karşısında durdu. "Canına susamış olmalısın çünkü daha gözlerini dahi kırpmadan seni öldürebilirim!" "Aynı şekilde sen de daha gözlerini dahi kırpmadan ruhunla kendime ziyafet çekebilirim!" Savcı'nın önüne geçerek Soya'nın karşısında durdum. "Kimi tehdit ettiğine dikkat et çünkü kimse beni geçmeden ona ulaşamaz!" Herkesin içinde Savcı'yı tehdit edeceğini sanıyorsa yanılıyordu. "Öyle mi?" Soya hızlıca başını salladı. "O hâlde bende seni geçerim!" "Lütfen, durma dene bunu!" Aynı anda birbirimize doğru atıldığımızda, arkamızda bulunan erkeklerin savurduğu küfürleri duymuştuk. Savcı belimi kavrayıp beni ondan uzaklaştırmaya çalışırken, Sıraç'ta yüz kızartıcı küfürler ederek Soya'nın belini tutmuş ve onu benden uzaklaştırmaya çalışıyordu. "Bırakın beni!" diye bağırdı Sıraç'tan kurtulmaya çalışırken. "Herkes gördü ilk o başlattı!" Sıraç gülerek onu daha sıkı tuttu. "İlk o mu başlattı? Çocuk musun sen?" Sıraç'ın gülüşü onu anında sakinleştirdiği için homurdanarak çırpınmayı bırakmıştı. "Lütfen siz de beni bırakır mısınız?" Savcı'ya bakarak belimdeki ellerinden kurtulmaya çalıştım. "Tamam, onun canını bağışlıyorum." Bu sözlerle Soya tekrar delirirken Savcı gülerek daha fazla beni göğsüne bastırdı. "Sen nasıl bir şeysin?" Onu olan korumacı tavrım hoşuna gitmiş olmalı ki, ruhundaki mutluluk gözlerine yansıyordu.
Yeni bölümden küçük bir alıntı.❤️ "Hiç şansınız yok!" diye bağırdı Hafız. "Ruh kapanına göre mekan seçimi çağrıyı seçenlere düşüyor. Rakiplerinizin ödülü özgürlük ama sizin bir kazancınız yok. Bu yüzden savaşacağız yeri seçme şansınız var!" Hızlıca eliyle beni gösterdi. "Elzem'in zihnini seçin! O labirentin içine giren kimse sağ çıkamaz, ama Elzem sizi kendi zihninden koruyabilir!" Çıldırmış olmalı! Arena olarak kendi zihnimi onlara sunacak değilim! "Bu asla olmaz!" İtiraz ederek bağırdığımda Savcı öne çıktı. "Müsabaka yeri olarak birinin zihni seçilirse hakemlik yapsın diye her aday yanında birini götürebilir. Bunu kabul et ve beni yanına al!" Anlamıyorlardı, benim zihnim bir ölüm tuzağı. Bir kez oraya ruhlarımız giderse kimse sağ şekilde çıkamazdı! "Ben kabul ediyorum!" Itır kılıcıyla kendi elini keserek kanını kapanın içine akıttı. "Elzem'in zihnini seçiyorum ve yanımda Yavuz'u götürüyorum!" Ama ben kabul etmiyorum! "Ben de kabul ediyorum!" Mara hemen çizmesinde ki bıçağı çıkartıp aynı şekilde kanını akıttı. "Ve yanımda Dehliz'i götürüyorum." Kaşlarını çatarak Dehliz'e döndü. "Orada sorunlu karın ile sen uğraşırsın artık çünkü orada bizi hapsedecek bir kalkan yok!" İkra'nın rakibi çıkması onu fazlasıyla kızdırmıştı. "Kabul ediyorum." Doğa, Mara'nın elindeki bıçağı alıp kendi kanıyla mekan seçimini onayladı. "Yanımda Asil'i götürüyorum!" Zihnimde ölen herkesin burada da öleceğini neden anlamıyorlardı. "Bir Oyunbazın zihni mi?" Soya gülerek kendi bıçağını çıkardı. "Hem de Elzem gibi birinin zihni? Orada bizi bekleyen tehlikenin buradan daha fazla olduğunu düşünen sadece ben miyim?" Tıpkı kızlar gibi avucunun içini kesti. "Sırf merakımdan kabul ediyorum ve yanımda Sıraç Bey'i götürüyorum." Zihnim mühürlüydü fakat adaylar bizzat oraya ruh olarak ışınlanacağı için geçmişte yaşadığım her şeyi görme ihtimalleri vardı! Lânet olsun oraya yerleştirdiğim gardiyanlardan ben bile kurtulamam, çünkü dışarıdan gelen her şeye karşı tetikteler!
Yeni bölümden sizler için küçük bir alıntı.❤️ Daha sonra kızları gördüm. Dört Kalkanı ve Meliz ile Soya'yı. Hepsi belli aralıklarla durmuş bir çember oluşturmuştu. Beni ilk fark eden Mara olmuştu. "Git!" diye bağırdı. "Elzem ne olur hemen git!" Nemli mavi gözleri bana yalvarıyordu. "Bunu gördüm Elzem, sen ölüler Diyarındayken bunu gördüm ve ikinizden biri ölüyordu!" Yalvararak bana bağırdı. Ben ve Afra ile ilgili bir gelecek mi görmüştü? Kâhinlerin gördüğü şeyler de yüzde elli yanılgı payı vardı. Tam tersi de olabilirdi değil mi? Ben hâlâ hepimizin neden buraya toplandığını anlamaya çalışıyorum. "Neden hepiniz orada duruyorsunuz?" "Telkin edildik!" Itır bağırarak onlara sırtı dönük olan Afra'yı gösterdi. "Bu şirret kadın bize kıpırdamayın dedi ve çok istediğimiz hâlde onun sözlerinin dışına çıkamıyoruz!" Sanırım şimdi neden kukla gibi hiç kımıldamadan çember oluşturduklarını anlıyorum. "Merhaba İblis." Gülerek onlara doğru yürümeye devam ettim. "Görüyorum ki hâlâ başını belaya sokmayı beceriyorsun." "Bizi neyle telkin ettiğini bilmiyorsun aptal!" Gözleri dolarak bana bağırdı. "Dört Kalkan, Soya ve bana karşı hiç şansın yok! Hemen uzaklaş buradan!" Ne? Bana zarar vermeleri için mi onları telkin etmişti? "Ben gidince sizlere ne olacak?" "Hepsini öldüreceğim," dedi Soya. "Öldürmek istediğim tek kişi Afra, ama gidersen kızların hepsini kendi rızam dışında öldüreceğim!" Evet, çok iyi gidiyoruz. "Peki ben Afra'yı öldürürsem ne olur?" "Bizler üzerindeki etkisi kalkar," dedi Doğa. "Ama bu imkansız Elzem çünkü bunun için önce bizi geçmen gerekiyor. Ah tanrım bu günün sonunda neden bir daha Asil'i görmeyecekmişim gibi hissediyorum?" deyip ağlamaya başladı. Bende aynı şekilde bir daha Savcı'yı göremeyecekmişim gibi hissediyorum, oysa ki daha yeni barışmıştık. Evet, sanırım büyük gün gelip çatmıştı. Kızları tek parça halinde bu tuzaktan kurtarmalıyım, fakat her biri şu anda rakibim konumundayken bu hiç kolay olmayacaktı.
"Demek daha önce tanıştınız?" Savcı ölüm sakinliğini kuşanırken ruhunda soluduklarım tam aksini gösteriyordu. "Nerede ve nasıl olduğunu sorabilir miyim?" Herkesin içinde kıskandığını fazla belli ediyordu. Daha kötü olan ise Hazer'in de ruhunda kıskançlık tohumları filizlenmeye başlamıştı. "Bu konuyla neden bu kadar ilgili olduğunuzu sorabilir miyim?" Çünkü asıldığın kadın onun sevgilisi! "Öğretmenim!" Hızlıca konuşup başımı salladım. "Savcı hoca benim öğretmenim." "Öyle mi?" Savcı kaşlarını çatarak elindeki kaşığı usulca masaya bıraktı. "Demek öğretmenin? Hepsi bu mu?" Biri beni bu masadan alsın! "Değil." Onu kızdırmamak için bunu söylemeye mecbur kaldım. Bu sefer de kral Hazer kaşlarını yukarı kaldırdı. "Daha fazlası mı var?" Tanrı aşkına ona ne ki! "Yok." Evet, sırf Hazer olay çıkaracak bir şey yapmasın diye panik halinde bunu söyledim. Savcı'nın çenesi seğirirken yemin ederim bana bakan gözlerinden ateşler fışkırıyordu. "Demek yok?" Bana bunu yapmayı bıraksınlar artık! Kapana kısılmış hissediyorum. Evet, yeni bölümden küçük bir alıntı. Elzem, Savcı ve kral Hazer arasında kalınca olanlardan küçük bir kesit de diyebiliriz.❤️
YENİ BÖLÜMDEN KÜÇÜK BİR ALINTI.❤️ Koskoca bir klanı susturmuş olmamızın şokunu yaşıyordum. Müzik durmuştu hatta arada hizmet etmek için koşuşturan hizmetçiler bile susmuştu ve geriye kalan tek şey bize bakan şaşkın gözler. Fısıltılar gittikçe çoğalıyordu hepsi Oyunbazlar ve Işıktan Gelenlerin dönüşünü kısık seslerle konuşuyordu ve bunun nasıl mümkün olduğunu sorguluyordu. Yüzüm hâlâ pelerinim tarafından gizlendiği için henüz hiç kimse beni tanımamıştı. "Gazi..." Lider Cihangir güçlükle kendisini toparlayıp ayağa kalkmayı başardı. "Bu nasıl-" deyip sustu ve devamını getiremedi. Yaşadığı afallamayı buradaki herkes yaşıyordu. "Nasıl mümkün mü?" Gazi gülerek beni gösterdi. "Bunu neden ona sormuyorsun? Ben ve halkımı kurtaran ondan başkası değil." Bu sözlerle şimdi herkes merakla gizli kurtarıcıyı görmek ister gibi bana bakıyordu. Gözlerimi ruhumun sürgününden ayırmadan pelerinimin şapkasını tuttum ve onu çıkardım. Beni gören herkesten yükselen uğultulara gülerek önümdeki saçlarımı elimin tersiyle arkaya doğru savurdum. "Bir merhaba demek yok mu?" Ve Savcı Gevher'inin elinde tuttuğu kadeh yere düşüp yuvarlanırken konuşacak durumda değildi. Ne kadar da kaba bir adam. İnsan önce merhaba der sonra şoka girer değil mi?
"Meliz'i bul ve bana Keng şehrinin kralı hakkında bilgi toplasın." "Neden?" "Adam koskoca kral Doğa ve kraliçelik tahtı boş. Neden Afra yerine o tahta ben oturmuyorum?" "Sen gerçekten çıldırmışsın!" "Ben gelin adaylarını ikiye çıkartıyorum, son söz kralın. Bu arada güzel kadınlara zaafı olduğunu biliyor muydun?" Ve yeni bölümde ki son alıntımız. Anlaşılan Elzem her konuda Afra'ya rakip olmaya kararlı. Bakalım Savcı onun bu planını duyunca ne yapacak?
Both you and this user will be prevented from:
Note:
You will still be able to view each other's stories.
Select Reason:
Duration: 2 days
Reason: