Bir gece yarısıydı, kumsal çarşaftandı. Önümdeki okyanusun dalgaları benim sakinliğimle neredeyse eşit sayılırdı.
Tek bir farkı saymazsak. Benin içimdeki ateş hiçbir zaman dinmemişti, ama okyanusta yanan tek bir alev bile yoktu.
Belki de o kadar çok yanmıştı ki, en sonunda kendini hiçbir ateşin dokunamayacağı, giren ateşleri söndürebileceği o kaynağa dönüştürmüştü. Okyanus, okyanus olabilmek için çok yanmıştı.
Ve ben, bu kum tanelerinin üzerinde oturmuş eşsiz dalgalara bakarken geçmişimi düşünüyorum. Bir dalga bile olamadığım o zamanları. İçime tüm ateşleri aldığım, ateşlerin içimi yaktığı o günleri anımsıyorum. İçim cehenneme dönüşse bile dalgalarımla savuramadığım günleri.
Başarmıştım.
Artık okyanus olmayı, dalgalarımla ateşleri söndürmeyi başarmıştım. İçime giren sağ çıkamıyordu, okyanusun kenarına geçenler laf atıp geri dönüyordu. "O beni küle çevirecek. Ondan uzaklaşmazsam beni yakacak."
Kimse sorgulamadı, okyanus neden içine kimseyi almadı? Okyanus kötü birisi miydi sadece?
Herkes öyle bilsin, okyanus ne olduğunu iyi biliyor.
Ha bu arada, bu benin hikayem. Bir pasifik okyanusunun hikayesi değil.