Biraz içimi dökme zamanı. Boş zamanım olsun ya da olmasın, sürekli düşünmeye başladım ve bu düşüncelerle hem zihinsel hem de fiziksel olarak yoruluyorum. Her soruyu kendimce cevapladıktan sonra, verdiğim cevaplardan yeni sorular üretmeye başladım. Birinin bizi olduğu gibi kabul etmesi ve sevmesi sandığımdan daha zormuş. Çünkü ben bir şey söylemeden ya da yapmadan önce üç kere düşünen bir insanım; neredeyse her adımım planlı. Bunun sebebi ise sanırım istemediğim cevaplarla karşılaşmaktan korkmam.
Artık birinin tartışması, kavga etmesi ya da herhangi bir gürültü sadece bunalmama sebep olmuyor, aynı zamanda beni yoruyor ve depresif düşüncelere sürüklüyor. Konudan konuya atlamak belki sakıncalı, ama yapacak bir şey yok. Bunları burada yazmamın sebebi, karşımda birine hissettiklerimi anlatırken onu sıkıyor ya da bunaltıyor gibi hissetmem. O ne kadar kabul etmese de, ben böyle hissetmeye devam edeceğim çünkü karanlık bir odada kalmış birine ışığın ne olduğunu anlatamazsın.
Bu düşünceleri sadece keyif aldığım bir yerde kafam biraz durulsun diye yazdım. Şunu da unutma: Bu evrende senden daha kıymetli hiçbir şey yok. Kendi önceliğin haline getirdiğin şeyler seni yıpratıyorsa, lütfen onlardan uzaklaş. Kendine iyi bak, dostum. Bazen okuduğun bir kitapta, dinlediğin bir müzikte, tattığın bir yemekte, kokladığın bir parfümde ya da gördüğün bir insanda kendinden bir parça bulursun ve oraya ait hissedersin. Umarım sen de kalbinin derinliklerinde ait olduğun yeri bulursun.