Benim sana anlatacaklarım var.
İçime sığmıyor artık bazı şeyler, tutamıyorum. Ben de insanım, lütfen anla. Üzeri hızlıca karalanıp butuşturulan bir sayfa gibiyim. Daha bitmedi diyecek vaktim kalmadı. Yaşım değil, yaşamadıklarım alnıma dayadı soğuk namluyu. Başa sarıp durdu aklım. Nerede kalmıştım?
Nerede son bulacaktım?
Şimdi mi kendimi toparlayacaktım?
Hayır işte.
Geç kalırım, yetişemem sana. Benim heba olan çocukluğumun boşluğunu kapatmam yıllarımı alır, sonra gençliğime de yazık olur. Anlamıyorsun değil mi? Anlayamazsın ki.
Sen hiç girmediğin günahların bile cezasını yaşarken çektin mi?
Baştan başlayamam. Sana yetişemem. O kadar güçlü, o kadar kusursuz değilim. Sana bakarken kendimi hissettiğim şey koca kitabın içindeki 'hiçbir şey' kelimeleri. Ben buyum. Nasıl uyum sağlarım sana? Nasıl koşarım? Koşmayı da beceremem ki.
Ben en iyi beklemeyi bilirim. Beklerim. Kapımı çalmasan beklediğimden bile habersiz beklerim.
Bana kara kedi derlerdi.
Ruhuma bakmadan, beni karanlığa iterlerdi.
Senin gibi, onlar da beni hiç sevmezlerdi.
Çünkü benim gözlerimde hırs yoktu. Elimi kaldırıp sana dur desem, anlatacaklarım boğazıma dizilir, dilimi lâl ederdi. Üzgünüm, sevgilim.
Sana bir kez olsun sevgilim diyemedim.
Anlatıyorum. Anlatacaklarım bitmeyecek. Çok karakış geçirecek yüreğim. Soğuk ruhuma işleyecek.
Yine de bil.
Esas ben, hep seni bekleyecek.
Kara Kedi'nin anısına,
doğum günün kutlu olsun Eliza Sıla.
~21 Kasım