Salonun ortasında durmuş dikkatle ona baktım. Uzun, siyah saçları vardı. Uzun boylu, beyaz tenli bir kadındı. Koyu kahve, iri gözlere sahipti ve siyah deri bir taytla büstiyer giymişti. Çok güzel görünen bu kadına durmuş bakmaya devam ederken kendisi yanıma geldi. "Merhaba." dedi, gözleri evin içinde gezindi.
"Merhaba." dedim, evin içinde gezinen gözleri beni buldu.
"Pars nerede? Daha az önce konuştum, evde olduğunu söyledi bana." dedi, ne diyecektim şimdi ben bu kadına? Ben daha yeni uyandım, nereden bileyim aynı evde olduğum adam bu koca evin neredinde olduğunu mu? Bu cevabı veremeyeceğim için kadının karşısında sessiz kalırken kadın dikkatle bana bakıyor ve bir cevap bekliyordu.
"Bilmem." dedim bir anda, sessiz kalmaktan çok daha iyi oldu bu cevap ve devam ettim. "Az önce buralardaydı." dediğimde kadın gerçekten görebilecekmiş gibi etrafa bakındı, bakışları yeniden beni buldu. "Gelir şimdi, siz kimsiniz?" diye konuyu değiştirdim.
"Ah, doğru ya tanışmadık." deyip elini uzattı. "Bilge ben." Afalladım, Bilge bu kadın mıydı? Hayalimde canlanan kadın hiç bu kadar güzel değildi oysa ki.
"Ayliz." diye ben de kendimi tanıttım ve uzattığı elini tuttum kadının. Tam o sırada merdivenlerden inen Pars'la göz göze geldim. Şu kadını çok merak etmeme gerek kalmadan karşıma çıkmış olmasından ve birazdan Pars yanımıza ulaştığında Pars'la ne ilgisi olduğunu öğrenmekten memnun olurken Pars yanımıza geldi.
"Pars da geldi." dedi Bilge ve elini benden çekti, Pars'a çevirdi bakışlarını. "Ben de Ayliz'e seni soruyordum, beni beklemeden çıktın zannettim." dedi, Pars'ta olan gözlerimi çektim. Dün geceki inadım hâlâ devam ediyordu, hâlâ onunla konuşmama konusunda kararlıyım ve sanırım o da bunun farkında. Çünkü bana laf çarpmak, benimle konuşmak gibi bir çabaya girmedi. Hatta ona bakmıyor olsam da fark ettiğim kadarıyla gözünün ucuyla bile bana bakmıyordu.