Bazı acılar sessizliğin bile ağırlığını taşır. İnsan, sevdiği birini kaybettiğinde, onun hâlâ nefes aldığını ama artık kendine ait olmadığını fark ettiğinde o ağırlığın altında ezilir. Herkes zamanla geçer der ama kimse söylemez geçerken içinden neleri götürdüğünü. Bir zamanlar varlığıyla iyileştiğin insan, şimdi adını duyunca düşüncelere dalıp boğulacak kadar uzakta olabilir. Kalbin hâlâ onun adımlarına göre atar. Oysa o, senin sessizliğini bile çoktan unutmuştur. En kötüsü de unutulmak değil, hiç hatırlanmamaktır.
Geceleri uyuyamazsın, çünkü rüyaların bile onu kolluyordur, gündüzleri yaşarsın ama yaşadığın şeyin adı devam etmek değil, katlanmaktır. Birini sevmek bazen yaşamak değildir, ağır ağır ölmenin başka bir şeklidir. İçinde sönmeyen bir yer kalır ne kadar zaman geçerse geçsin, ne kadar gülümsersen gül, orası hep loş kalır, çünkü sen o karanlıkta birini beklemeyi öğrenmişsindir. Bir gün biri gelir belki, elini tutar, artık iyisin der. Gülümseyip geçersin, çünkü bilmiyordur kapanan her yaranın bıraktığı bir iz olduğunu. Sen hâlâ o yara izini parmağınla yoklarsın bazen farkında olmadan, orası senin hâlâ insan kaldığın yerdir.