
mi-randa
ben mi? evet... bir gün çıkıp gideceğim kapıları, evleri, dergileri, hüzünler bırakarak... bir çiçek merhaba diyecek... hoşgeldin diyecek dağ... orman gülümseyecek... anımsayışların, bekleyişlerin, ümitlerin ya da ümitsizliklerin hırsların, yarışların, tasaların kalktığı yerde tam anlatının, salt anlatının kaldığı yerde başlayacak şiir... hiç kimseye seslenmeyen, kendi kendine yeten sadece... kendi mantığı; kendi güzelliği içinde tutarlı... ama halkın yaşantısı girecektir oraya, çünkü yaşayan büyük bir şeydir halk... deniz ve ufuk girecek, karınca yuvaları, gökyüzü, kozalaklar ve kopuk ve artık hasetsiz bir aşk... yani sevişmek denizle, koşulsuz, önyargısız, hesapsız... yani uzanmak ve düşünmek binlerce yıl.. doğan, ölen ve yaşayan şeyleri... doğumu, ölümü ve yaşamayı yani dingin ve büyük olan herşeyi anlatmak... ben mi?evet. çıkıp gideceğim bir gün... tasasız, gözyaşsız, geride birşey bırakmadan ve birşey beklemeden ilerde... sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle...

mi-randa
Gözümde bir damla su deniz olup taşıyor, Çöllerde kalmış gibi yanıyor, yanıyorum. Bütün gemicilerin ruhu bende yaşıyor; Başımdaki gökleri bir deniz sanıyorum. Nasıl yaşıyacağım ey deniz, senden uzak?... Yanıp sönüyor gibi gözlerimde fenerin!... Uyuyor mu limanda her gece sallanarak, Altundan çivilerle çakılmış gemilerin?... Sevmiyorum suyunda yıkanmamış rüzgârı; Dalgaların gözümde tütüyor mavi, yeşil... İçimi güldürmüyor sensiz ay ışıkları; Ufkundan yükselmiyen güneşler güneş değil! Bir gün nehirler gibi çağlıyarak derinden Dağlardan, ormanlardan sana akacak mıyım? Ey deniz, şöyle bir gün sana bakacak mıyım, Elma bahçelerinden, fındık bahçelerinden?..

mi-randa
İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an Mutlu aşk yoktur Hayatı bu, silahsız askerlere benzer Bir başka kader için giyinip kuşanan Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan Onlar ki akşamları aylak kararsız insan Söyle bunları hayatım ve bunca gözyaşı yeter Mutlu aşk yoktur Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri Ve hemen can verdiler iri gözlerin için Mutlu aşk yoktur Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine Mutlu aşk yoktur Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin Mutlu aşk yoktur ama Böyledir ikimizin aşkı da

mi-randa
Henüz vakit varken, gülüm Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri Volter rıhtımında dayayıp seni duvara öpmeliyim ağzından sonra dönüp yüzümüzü Notrdam'a çiçeğini seyretmeliyiz onun, birden bana sarılmalısın, gülüm, korkudan, hayretten, sevinçten ve de sessiz sessiz ağlamalısın, yıldızlar da çiselemeli, incecikten bir yağmurla karışarak. Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz söğütlerin altından, gülüm, ıslak salkım söğütlerin. Paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana, en güzel, en yalansız, sonra da ıslıkla bir şey çalarak gebermeliyim bahtiyarlıktan ve insanlara inanmalıyız. Yukarda taştan evler, girintisiz, çıkıntısız, birbirine bitişik ve duvarları ayışığından ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor ve karşı yakada Luvur aydınlanmış ışıklarla aydınlanmış bizim için billur sarayımız... Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımda, depolarda kırmızı varillere oturmalıyız. Karşıda karanlığa giren kanal. Bir şat geçiyor, selamlıyalım gülüm, geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım. Belçika'ya mı yolu, Hollanda'ya mı? Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın tatlı tatlı gülümsüyor. Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm... Parisliler, Parisliler, Paris yanıp yıkılmasın...

mi-randa
Boğuk bir bakışın oluyor senin Bir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim Yok gibi yaşamak bu kalkıp kurtulmak gibi kalabalıktan Durma bana türkü söyle Anadolu olsun Susuz dudak gibi çatlak olsun Karanfil gibi olsun kara çiçek gibi solgun yüzün Durmadan akıyor kalbim ayaklarına bana karanlık bakma Ağıyorum bir karanlık karayel saçlarına Çekme ülkemden nar yangını gözlerini Beni bu kentten kurtar beni yalnız ko git beni Arıyorum arıyorum o ilk çağ ırmaklarında sedef ellerini Susmam seni ürkütmesin içimde çağlar var bilmelisin Katı bir yalnızlık bu bilmelisin Kaçmam kendimi bulmam ben senden yoksunum iyi bilmelisin. Şu yalnızlık çıkmazında önümde niye sen varsın Niye her şey bir anda kayıyor sen kayıyorsun Kalbim niçin bu kadar yabancı sen niye yoksun Bir sam yüklü geceleri içimden atamıyorum Niye bunları bir anda unutamıyorum Hadi tut elimden gök gibi ölü kadar yalnızım.

mi-randa
"bitiririm kendimi" Bu günü de bitirdim görmeden seni, bu gün de gözlerim, sensiz boş sokaklara aktı, dalıp gittim hüzünlü şarkılarla, bu gün de yine sensiz kapandı. Ağlamak çare olmuyor ama ağlamamak için de tutmuyorum kendimi, sessizce ağlıyorum sensizliğimi içime döktüğüm gözyaşlarının içinde, sessizce akıyor zaman, sensiz geçiyor bilmesen de kahpe günler, çekip gitmek var ya, bilmediğim, bilmediğin yerlere, çekip vurmak var ya kendimi, yüreğimden, seni son gördüğümde, buruk acılara terk ettiğim sevgilerimi, bölemesinler diye, vurup düşürmek var ya kendimi, yapamam ki, belki bir gün daha görürüm seni. Susarım, bilmezsin ve susarsın, kaçarım, gelemem yanına, kendime sığınırım, konuşmam, konuşamam ölsem de, herkes anlar ama sen anlamazsın, anlamadın diye kızamam sana, anlatmadım diye ağlarım kendi içimde. Siktir çekip vurmak var ya kendimi, bekliyorum nedense...

mi-randa
Kitabımı sana adamak istedim Gözlerine baktım Gözlerin yok Öpmek istedim Yüzüne baktım Yüzün yok Tutmak istedim elini Elin yok İşit sözlerimi yüreğe işleyen kulakların yok Anlat bana bişey anlat Dilin yok Haydi yanyana yanın yok Kitabımı sana adamak istedim Adın yok Güvercin getirdi şiirimi geriye Bu dünyada anlattığın kadın yok...

mi-randa
Tekmil ufuklar kışladı Dört yön,onaltı rüzgar Ve yedi iklim beş kıta Kar altındadır. Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar Ray, asfalt, şose, makadam Benim sarp yolum, patikam Toros, Anti-toros ve asi Fırat Tütün, pamuk, buğday ovaları,çeltikler Vatanım boylu boyunca Kar altındadır. Döğüşenler de var bu havalarda El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem Ümit, öfkeli ve mahzun Ümit, sapına kadar namuslu Dağlara çekilmiş Kar altındadır. Şarkılar bilirim çığ tutmuş Resimler, heykeller, destanlar Usta ellerin yapısı Kolsuz,yarı çıplak Venüs Trans-nonain sokağı Garcia Lorca'nın mezarı, Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin Kar altındadır. Duvarları katı sabır taşından Kar altındadır varoşlar, Hasretim nazlıdır Ankara. Dumanlı havayı kurt sevsin Asfalttan yürüsün Aralık, Sevmem, netameli aydır. Bir başka ama bilemem Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat Kalbim, bu zulümlü sevda, Kar altındadır. Gecekondularda hava bulanık puslu Altındağ gökleri kümülüslü Ekmeğe, aşka ve ömre Küfeleriyle hükmeden Ciğerleri küçük, elleri büyük Nefesleri yetmez avuçlarına -İlkokul çağında hepsi- Kenar çocukları Kar altındadır. Hatıp Çay'ın öte yüzü ılıman Bulvarlar çakırkeyf Yenişehir'de Karanfil Sokağında gün açmış Hikmetinden sual olunmaz değil "mucip sebebin" bilirim Ve "kafi delil" ortada... Karanfil sokağında bir camlı bahçe Camlı bahçe içre bir çini saksı Bir dal süzülür mavide Al - al bir yangın şarkısı, Bakmayın saksıda boy verdiğine Kökü Altındağ'da, İncesu'dadır.

mi-randa
Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. İnsan, kalpleri birbirine bağlayan bu bağları o zaman anlar. Ben seni ne kadar sevdiğimi başka kadınları gördüğüm zaman anlıyorum. Bazen rast gelip hatta senden güzel bulduğum kadınlara bakıyorum da kendi kendime hiçbirisini senin kadar, senin gibi sevemeyeceğime yemin ediyorum. Sende bir şey var, öyle bir şey ki hiçbirinde rastlamıyorum... Öyle bir şey ki işte bütün endişelerim senin yanında yok oluyor. Ruhuma bir şifa, bir huzur geliyor! Dudaklarını gözlerime dokundurduğun zaman bütün canımın koşa koşa gelip toplandığını, orada sana kavuşmaktan mesut olarak kaldığını hissediyorum. En çok da şimdi bana öyle geliyor ki ben dün- yada senden başka hangi kadını alsaydım hiçbirisiyle senin gibi olamayacaktım; senin gibi böyle samimi, ruhuma kadar, böyle canıma kadar samimi...