misanev

Ben geçmişimi, kendimi değiştiremem çocuk. Fakat aynı mürekkeple yazmaya başlamam sayfalarıma. 

misanev

Ne kendime, ne de birine tahammülüm var artık.
          Tavanın ve zeminin arasına sıkışmış bir kapı, sahi kendisini kaldırır mıydı?
          Kırmızı bir gökyüzü, mavi bulutlar.
          
          Kafamın içinde yatan binlerce mezarlık.
          Tüm cesetler uyanmış, dalga geçercesine ses yapıyorlar.
          Duvarlara vuruyorum kendimi, eşyalara çarpıyorum.
          Uzaktan geliyor bir kara sis, korkuyorum.
          Boğuyor beni duman, titretiyor.
          Yazarken kırdığım kalemler benimle alay ediyor.
          Sanki bir diken tutuyorum elimde, kanlar kağıdı boyuyor.
          Kağıdımda ne bir ses var, ne bir koku.
          Yazıyorum, çiziyorum fakat seni anlatamıyorum.
          İhanetlerin, keskin camların altında eziliyorum.
          Gidişine bir sigara daha yakamıyorum artık.
          Bıraktım ya sigarayı.
          Bıraktım birden, sanki yıllarca hiç bağımlı değilmişim gibi ona.
          Sana benzedim değil mi bu huyumla?
          Ne zaman kaderlerimiz aynı notaları çalacak bizim için?
          Ne zaman, hangi şehirlerin sokakları bir araya getirecek bizi?
          Ne zaman aynı yağmurun altında ıslanacağız tekrardan?
          Ne zaman beraber aynı yıldıza bakacağız ki?
          Ve şimdi kendi sorduğum sorulara ben cevap veriyorum.
          Hiçbir zaman meleğim, hiçbir zaman.
          Seni böyle kaybettim ben.
          Girdin yerin dibine sanki, tırnaklarımla kazıdım her yeri.
          Bul artık beni, ben tutamadım ellerini.
          Ey güzel gökyüzüm, ey biriciğim.
          Ben mezarımın içine girdim, şimdi sen ara beni.
          
          
          

misanev

Gökyüzünde parlayan yıldızlar gibi parıldıyor gözlerin.
          Kalbimde açan bir çiçek gibi, sevgin beni sarıyor.
          Rüzgar gibi hafifçe dokunuyor ellerin.
          Seninle geçen her an, kalbimde büyüyen aşkın izlerini bırakıyor.
          
          Sana olan duygularım, engin bir deniz gibi derin.
          Kalbimde çalan bir melodi gibi, seni her an hissediyorum.
          Birlikte olduğumuz her an, zaman duruyor.
          Seninle paylaştığım her an, benim için birer değerli anı oluyor.
                                                - Büyük Ama Küçük Şair - 

misanev

Yorgunum.
          Yolunda gitmeyen o kadar çok şey var ki.
          Neresinden tutsam, her ip elimde kalıyor sanki.
          Parçaladı kalbimi, tüm benliğimi.
          Kopardı bütün çiçeklerimi, ellerimi.
          Ne bir şans, ne de iki.
          Ben ona verdim beşi.
          Ve baktım ki.
          Beşi aşmış binlerce bıçak,
          Tek kalp.
          Ne kadar dayanabilir, daha ne kadar kanayabilirdi?
          Açtığı derin kesikleri,
          Hangi ilaç, hangi merhem iyileştirirdi?
          Buruldu kalbim lâkin yine istedi seni.
          Soldu ruhum fakat yine de istedi seni.
          
          "Ey Rab, nasıl da kör bir felek etti beni bu aşk?
          Al kalbimi, götür dipsiz kuyuların uçlarına!
          İyileştir ruhumu, uzaklaştır beni gözlerinden.
          Şimdi şeytana ters giydirir pabucunu fakat eskiden bir ferişte kıskanırdı görse!
          Sığmazdı sevgimiz, saatlere.
          Ama şimdi,
          Kalbimin aynasını buğulandır, görmesin gözleri!
          Geçip gideyim şu dünyadan, kalmasın artık izlerim."
          
          Yalnızlığım eşlik etsin, sıcacık gözyaşlarımın tanelerine.
          Dudaklarım eşlik etsin, bu zehirli melodiye.
          Bir gün uykunun en huzurlusuna, en derinine.
          Biliyorum, kavuşmak yakın sevdiğimle.
          Mezarımın başucunda kal öylece, en sevdiğim çiçeklerle.
          Nergislerimle...
          
          

misanev

Boğazıma dizildi yediğim lokma.
          Dikenler battı sanki, düğümlendi.
          Kalbime bir öküz oturmuş gibi.
          Zor nefes alıyordum fakat,
          Yürüyordum sessizce o uçuruma. 
          Gözyaşlarım usulca aktı pembe yanaklarımdan.
          Onun için boyadığım gözlerim aktı, nemli siyah bir suyla.
          Ben mi mahvolmuştum yoksa yüzümdeki makyaj mı?
          Söyle şimdi, hangimiz yaraydı, yaralıydı?
          

misanev

Ve ben öldüm.
          Fakat benim ruhum bile sağır oldu, bu ölüme karşı.
          Ve ben öldüm.
          Ne arayan, ne soran, ne de bilen vardı.
          Ve ben öldüm.
          Ortada ne cinayet, ne de bir damla kan yoktu ama, harabelerin ortasındaydım.
          Ve ben öldüm.
          Bir kez olsun iyi misin diye sormayan, o boğuk toplumun içine gömüldüm.
          Ve ben öldüm.
          Kara toprağın arasında sıkışmış bir mezarım yoktu belki ama, kafamın içi, mezarlığın ta kendisiydi.
          Ve ben öldüm.
          Sessizce ağladım, ruhumla son kez vedalaştım.
          Ve ben öldüm.
          Kalbime gömdüğüm insanlarla birlikte, ruhumu da çiçeklerle gömdüm.

misanev

Aşkın savaşı, tek cepheli olup yenik düşmeye mahkûm bir savaştır.
          Aşkın savaşı, yenik düşeceğini bilmene rağmen o savaşa katılmaktır.
          Aşkın savaşı, birini unutmaya çalışırken bir başka kollarda teselli bulmaya çalışmanın acısıdır.
          Aşkın savaşı, o soğuk oda da tek başına beklerken mağlup olmaya çalışmaktır.
          Aşkın savaşı, bir kötü kalbin derinlerine kadar bilmesine rağmen o kişiye hâlâ âşık olmaktır.
          Aşkın savaşı, âşık olmanın sözlük anlamıdır.
          Aşk ve savaşın bir araya gelmesi bir felaketin başlangıcıdır, lâkin sağ çıkmaya çalışmak boşuna çabadır.
          Aşk, yenileceğini bilmesine rağmen, hâlâ aşka âşık olmaktır.
          Ve bir sabah uyandığında, aldığın o yarayla nasıl yaşaman gerektiğini anlamaktır.
          Onun, yıldızlar parlıyor sandığın gözlerinde, alevlerin içinde cayır cayır yanmaktır.
          aşkın savaşı, aşkı sandığın kadar basitleştirmek değil, onu daha da anlamlandırmaktır. 
          Düştüğün o cehennem kuyusundan, kurtulamayacağını anlayıp, yanmaya(aşka) teslim olmaktır.

misanev

Aşk ve savaş her ne kadar farklı kelimeler olsa da, aynı anlama çıkar aslında.
            Çünkü seversen savaşırsın, savaştığın zaman daha çok seversin.
            Lâkin eğer aldığın her darbede aşkı bırakmaya çalışırsan, sen zaten âşık olmamış sadece geceleri güzel bir rüya görmek istemişsindir.
Responder

misanev

"Yorgunum, yorgun olmaktan çok yoruldum. O kadar yorgunum ki, bırakın yürümeyi, gözlerimi açacak halim yok. Her doğru sandığım yanlışım da, yanılmaktan yoruldum.
          Her sevmeye çalıştığımda, kalbimin paramparça olmasından yoruldum.
          Binlerce kez ölümü tatmış, lâkin hiçbir zaman ruhunu teslim edememiş gibi hissetmekten yoruldum. Susmaktan da yoruldum. Her yapılan yanlış için kendimi suçlayıp, karşı tarafı içimde affetmekten, duygularımla hareket etmekten. Kısaca yaptığım tüm aptal şeylerden yoruldum ve bıktım.
          "Sevginiz nerede, övündüğünüz?"
          Söylediğiniz yalanlar? Hepsi kafamın içinde geziniyor. Tekrar susuyorum, bir şey demek istemiyorum. Konuşsam da anlatamayacağımı, daha doğrusu anlamayacaklarını biliyorum. Bu yüzden sadece susuyorum, ve bu sefer çekip gidiyorum."
          

misanev

Hera etrafı izledi, Hades dizlerinde yatıp uyuyakalırken.
          Arkada ki yoldan geçen otobüs ve araba sesleri. Ağaçların üstünde ki kuşların cıvıltıları. Hafif esen rüzgar, sırtına ve etrafa yayılan güneşin sıcaklığı, ışınları. Uyurken onu izleyen gözleri. Bu zamana kadar görmediği şeyleri görmüştü onda sanki. Sağ yanında ve burnunun hemen yanında ki ben lekeleri. Boynunda ki et beni. Gözünün yanında ki ufak yara, kalın kaşları. Beyazlamış saçları, kurumuş dudakları. Kirpikleri uzundu, uçlarının rengi sarımsı. Elinin üstünde ki yaralar ve izleri. Yüzüne bulanmış huzur ve yorgunluk izi. Kızarmış kulakları, kapanmış gözleri. Üşümesin diye örttü üstüne ceketini. Birkaç saat öylece durdu sadece. Vakitleri olsaydı günlerce, yıllarca durabilirlerdi o halde. Onu izledi, uyurken yüzüne ufacık buseler kondurdu. Oturduğu bank rahatsız etse dahi kıpırdamadı hiçbir şekilde. Ayaklarının altında ki yeşil çimenler, havada süzülen küçük böcek ve sinekler onlara eşlik ediyordu. 
          Biri uyudu, diğeri huzurla buğulandı. Hera aşkla bulanmış gözleri, kocaman gülümseyişiyle izlemeye devam etti. 
          Bir kez daha büyülendi, bir kez daha âşık oldu. Bu sihirli ânın sonsuza kadar sürmesini diledi. Yavaş yavaş gözleri kapanıyordu lâkin ayakta durmaya çalışıyordu. Ellerini yüzünde, saçlarında gezdirdi. Ellerini tuttu, düşmesin diye sıkıca tutundu. Hades ise uyumaya devam ediyordu. Sanki hissediyor gibi ara sıra gülümsüyordu. Uykunun hoş tadı yüzünde, göz kapaklarında geziniyordu. Hera, başka hiçbir şey istemedi o an. Sadece öylece orada onunla beraber uyuyup, onun huzuruna ortak olmayı istedi.

misanev

Kehanetler hiç sayıldı, masallar silindi. Yeni bir hikâye yazılırken, temiz bir sayfa ve mürekkebi sonuna kadar dolu bir kalem lazımdı. İşte bu noktada sadece bu ikisinin aşkı yazıldı. Hiçbir insan karışmadı, karışamadı. Eğer ölüm onların canını, o an alsaydı. Sesleri çıkmaz, susar sarılırlardı. Hera, Hades'ini sıkıca sarmaladı. Bırakmamak üzerine ettiği yeminleri, hiçbir zaman hiçe saymadı. Son kez onu öptü ve derin uykusundan uyandırdı..
Responder