monochapsis

-240220-
          	Kirliydi ruhları ve bedenleri, Tanrı yokmuşçasına. Günahkâr olmuşlardı ne de olsa artık, dudakları kadar suçluydu Tanrı da.
          	Günahkârın çocuklarıydı ne de olsa.
          	
          	-monachopsis. 

monochapsis

-240126-
          benim ruhum taşları kırılmış bir kaldırımdı, nefeslerinizin değdiği her bir çatlağımda çiçekler açıyordu. şarap kokulu sokaklarınızda size âşık bir ayyaş olmak için kapanırdım dizlerinize, hatırınızda mıdır, bilmem. âşığınızdım, kokunuzun değdiği köşelerde yaşar, gözyaşınızın düştüğü toprakta ölürdüm. bir hayaliniz var ederdi beni, siz gözlerinizle yok ederdiniz.
          
          görmezdiniz beni pek, günahlarımı üstüme başıma bulaştırmıştım da yıkanmıştım ölümle. edepsizdim, sıcak, güzel elleriniz bile temizleyemezdi çirkinliğimi. sadakatsizdim belki de biraz, bilmezdim iyiyi kötüyü. bağlılığım sadece dudaklarınızaydı, ruhunuzaydı. çirkin ellerim resmederdi sizi lâkin hiçbir yere sığdıramadığımdan güzelliğinizi yanardı portreleriniz, benim cehennemimi oluştururdu. ben sizde yanardım, sizinle sönerdim.
          
          hasretim, acım, çirkin gülümsemem, çirkin gözyaşlarım sizindi, sizeydi. ellerinizden çıkacak ölümüme razıyken siz sarardınız beni usul usul. lâkin ben yine kollarınızda ölürdüm beni her sardığınızda.
          
          güldüğünüzü duyduğumda nefes alamazdım. nefes almak istemezdim zira siz gülerken nefes almakla meşgul olmak bile istemezdim. sadece sizin gülüşünüzle dolup taşsın isterdim bütün düşüncelerim, bütün ruhum. öyle güzel gülerdiniz ki nefes almaya çekinirdim.
          
          ve son bir isteğim olacaksa da kaldırımlarımda, nefeslerinizin değdiği çatlaklarda açan çiçeklerinizin arasında ölmek isterdim.
          
          -monachopsis. 

monochapsis

-240118-
          Kaybolan ruhlar var mıdır diye soruyor, bir yandan da kitapları karıştırıp bir şeyler arıyordu. Her açtığı kitabın arasından papatya çıkıyor, her papatya bir kelimenin altında özenlice yapıştırılmıştı. Gittikçe sessizleşen odada kendini tek hissetmeye başlamıştı.
          Bileklerinde tam 13 tane yıldız çizilmişti, her bir yaranın üzerine özenle...
          Yaralarının her birine bakıyor,  uçlarındaki yıldızları nazikçe oksuyordu. O kadar narin seviyordu ki yıldızları hafifçe,fazla dokunsa kırılacak gibi hissetiriyordu. Birkaç yıldıza öpücük kondurup kapattığı bileklerini bana döndü. Gözlerinde asılı kalmış göz yaşları, yeşil yeşil bakıyordu. Ağzını açıp tek siz söyleyip sustu, yeterince açıklayıcı ve acıtıyordu.
          'Biz kaderi bileklerimizdeki yaralara çizdiğimiz yıldızlarla bağlamıştık, o yıldızlarını benden ayırdı ben ise onun yıldızlarında kaldım. ' 
          
          Bu gece yıldızına da veda etmişti ne de olsa, 13 yıldız, yaralı bilekler ve bir ağaç ev kaldı geride...
          
          
          -monochapsis. 

monochapsis

-230116-
          Sokaklar içki kokuyor, kaldırımlarda boş şişeler duruyordu. Kediler adamları bacaklarına dolanıyor, her biri geri umutsuzca sokağa geri dönüyorlardı. Ben ise kafamı eğip teker teker kaldırım taşlarını sayıyor, elimdeki son notla sessizce yürümeye devam ediyordum. Son evinde ışıkları kapanıyor ve gece biri buluyordu. Ağlamakta heba ettiğim gözlerim, ıslanan yanaklarım ve son yanan sokak lambasıyla tek başıma kalmıştım. İçimde tuttuğum hıçkırıklar artık gecenin sessizliğinde yankılanıyor, kediler teker teker benden kaçıyordu. Sokağın sonundaki lambaya ulaşınca artık dayanamayıp kırık kaldırım taşına oturmuştum. Doğru ya artık dam değildim evren de bunu artık yüzüme vurmaktan çekinmiyordu. Ellerimden süzülen kan ıslanan not ve gecenin sessizliğini bölen ağlamam dışında hareket bile yoktu. Hep umut vardır derler ya gerçekten vardı. O kırık kaldırımda bile sarı papatya açmıştı, lakin bej de onu hayatan koparana kadardı. Benimde ömrüm o papatya gibi koparılmıştı. Göz kapaklarım fazla dayanacak gücü yoktu, kalmamıştı da artık. Sarı papatyama yakışıyordu bugün beyaz, onu sonsuza dek ayırmıştır benden. En çok yakışan renk onda iğrelti durdu bu kez. Son notunda yazdığı gibi. 'Kaderi arayıp da bulamayan, bulup da koruyamadık.' Montumun iç cebine koşarak ben de gözlerimi kapatıp derin bir uykuya bıraktım.
          
          -monachapsis.