kafamı yastıktan kaldırdım ve ağzımı sildim. suratım boylu boyunca salya olmuştu. sarhoşken ağzınıza bant yapıştırın çocuklar. ciddi bir öneri berk özgür'den size. yanımdaki mert'e baktım. üstünde iğrenç bir pezevenk gömleği vardı. dönmekten kırış kırış olmuştu. bir iki kez dürttüm, uyanmayınca komidindeki suyu kafama diktim. daha da su içmeye kara verince odamdan çıktım. çölde gibi hissediyordum. mutfağın nerede olduğunu düşünüp gözümü ovuştururken içeriden gelen çatal seslerini duydum. gecenin bir vakti evde kim yemek yiyordu anasını satayım, diye söylenerek odaya girdim. ve karşımda, ortaokul hayatımın en büyük aşkı, mert'nin abisini gördüm. seneler sonra ilk aşklarınızdan biri olan adamı görünce ne hissederdiniz bilemiyorum. fakat ben, saçımın sağ tarafı düz ama sol tarafındaki kabarık şekli bozulmuş buklelerimle, üstümdeki kusmuklu gömleğimle, gözlerim şişip yarı açık yarı kapalıyken, salyalı çenemle ve terliyken eminim bok gibiydim. önündeki yemekten gözlerini çekip bana baktı, "bir şey mi oldu?", her zaman taşşak geçtiğim bir şey vardır. ideal tip algısı. ben ideal tipimi ise 10 yaşımda bu adamı görünce karar vermiştim. yemyeşil gözler torbaları belli olan, upuzun kirpikler, düz ama oldukça büyük bir burun, yanmış bir buğday ten, bal gibi kumral uzun saçlar, koyu renkli ince kavisli kaşlar, altın kolyesi boynun da emre yazan. gerçekten de yakışıklı yakışıklısıydı. su içecektim, dedim. kapı da dikiliyordum öyle. "buzdolabında olması gerek.", kafasıyla işaret etti ve yemeğini yemeğe devam etti. suyu çıkardım ve dolabı kapatıp yaslandım. " benle yemeğe çıkmak ister misin?" sorusu dilimden döküldü istemsizce. güldü, "kaç yaşındasın sen? mert'in arkadaşısın belli.", " saat kaç?", biraz düşündü, "az önce ikiyi kırk geçiyordu. üç olmuştur.", güldüm. " yaklaşık üç saat önce 21 oldum." derin bir nefes verdi sesli. "ben kaç yaşındayım sence?" düşündüm. "32 falan.", öyle hatırlıyordum. " 35. benden 14 yaş küçüksün. sana ibne olduğumu düşündüren ne merak ettim." dedi.