Ne farkettim biliyor musunuz?
Çok kırgınmışım ben, aslında hep kırgınmışım nedensiz... Ben ağlamak için hiçbir zaman sebepler yahut bahaneler aramamışım, gülmek içinde mutlu olmama gerek yokmuş. Öfkemi hep suskunluğumla perdelemişim. İçime çok atmışım, sesimi kısmışım ve kontrolümü yitirmişim. Kendime çok zarar vermişim mesela, sesimin inceliği nezaketimden değilmiş. Yine en çok babamı konuşmuşum. Yine Ömer'le kavgalar etmişiz, yine annem beni sevmemiş, yine odam çok karanlık ve yine o karanlığa sarılıyormuşum. Yine yemek yerken kendi kendime midemi bulandırıp masadan kalkmışım, yine en sevdiğim öğün kahvaltı. Bordo, mor ve lacivert yine en sevdiğim renkler. Yine tenefüste sigara içerken paketi iç çamaşırımın içine saklamışım. En sevdiğim botlarımın içinde telefonum var. Hoşlandığım çocuk Mustafa, onun bembeyaz bir teni, uzun siyah saçları ve çok sevimli çilleri var. Yine en sevdiğim arkadaşım Nesrin. Yine soyunma odasındayız, ders boş. Mustafa ile arkadaşız, kolunu omuzuma atıp saçlarımı parmaklarına sarıyor, yine bana kardeşim demiş gerizekalı. Üstünde beyaz gömlek, altında siyah eşofman, halı saha ayakkabıları gri. Yine Mustafa çok hoş. Ben yine eve ağlarak gidiyorum. Tüm gün müzik dinliyor, boş boş tavanı izliyorum. Ya da uyuyorum. Zaten ne zaman canım yansa o zaman uyuyorum. Değişmeyen tek şey bu galiba.