mysterauteur

“Cesur kalpleri bir tek tanrı kırar güzel kadın.”

mysterauteur

“İnsan… değil mi? Hani şu yüce, zekasıyla fark atan canlı grubu. Tanrının yarattıkları arasında el üstünde tuttuğu.” Alaycı gülüşünün yarattığı ve kulağı tırmalayan tını kırılan cam parçaları gibiydi. “Buna bile inandıkları için sana yemin ederim tanrı dalga geçiyor onlarla. Tanrının onları el üstünde tuttuğunu düşünüyorlar, söyle bana hangi yaratıcı yarattıklarını koyar bir savaş meydanına? Hayır, insan sandığınız kadar kutsal bir canlı değil.” Duraksadı. Öyle büyük bir nefretin ezgisini okuyordu ki ruhu, ses tonu bir çarşaf gibi kusursuz ve rahatlatıcıydı. 
          “Ve ben cennette olsaydım eğer bir elmada şeytana teklif ederdim. ardından o ağacı yerle bir ederdim. Anlıyor musun beni?”

mysterauteur

"Bazı zamanlar, sadece bazı ama... fazlası değil. Ya tanrı gerçekten varsa diyorum, ya gerçekten iyiler için bir cennet kötüler için bir cehennem varsa. O zaman ben cezalandırılırım, biliyorsun. Kor ateşlerde yanar solgun ruhum. Yine de benim en büyük cehennemim, cennetin yolunu bulamamak olacağından eminim. Ha, sen olmasan hayalini dahi kurmam cennetin. Şimdi beni yaşatan düşünceler öldükten sonra yakacaksa yaksın. Ama tanri her şeyi bilense, seni ne kadar sevdiğimi de biliyor eminim. Seni bana ceza yaparsa ondan nasıl nefret etmeyeyim. Öldükten sonra varsa ruhum, senin ruhunun işığıyla yolunu bulamayacaksa. Varsa ellerim elini tutamayacaksa, varsa ayaklarım yolunu bulamayacaksa ve aşılamaz engelleri tanrı olacaksa Söyle bana, ondan nasıl nefret etmeyeyim? Bana şimdi kendi tanrını anlat, onu o kadar çok seveyim ki kendimden nefret edeyim. Yeter ki ışığımı kaybetmeyeyim."